TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Mölln Faciasının 24. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Kendinden görmediği ve farklı kabul ettiği için ötekileştirilen insanların doğrudan canlarına kast edilmesi, bu saldırının masum insanları, hatta çocukları kundaklayarak gerçekleştirilmesi ırkçılığın ulaşabileceği en son noktadır.” dedi ve şunları kaydetti:
“Almanya’nın kuzeyinde yer alan Schleswig-Holstein eyaletine bağlı Mölln kentinde 23 Kasım 1992 tarihinde ırkçılar tarafından bir Türk ailesinin oturduğu ev kundaklanmış, çıkan yangında Aslan ailesinin 3 ferdi, Bahide (51), Yeliz (10) ve Ayşe (14) hayatını kaybetmişti. Ayten Aslan’ın oğlu Emrah’ı battaniyelere sararak 7 metre yükseklikteki pencereden atlamasıyla ve Bahide Aslan’nın da ölmeden önce torunu İbrahim’i ıslak battaniyeye sararak masanın altına saklamasıyla Aslan ailesinin iki evladı bu saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulmuştu. Yaşanan bu facianın sorumlusu olarak yargılanan iki Neonazi’den biri (Lars C.) yaşı küçük olduğu için 7,5 yıl, diğeri ise (Michael P.) 15 yıllık hapis cezalarının ardından serbest kalarak yeni kimlikleriyle koruma altına alınmıştı.
Almanya’da Türklere karşı yapılan ilk ırkçı kundaklama olarak kabul edilen Mölln faciasının üzerinden geçen 24 yılın ardından bugün, yabancılara yönelik ırkçı saldırılar artarak devam etmektedir. Mölln ve Solingen gibi insanı hayrete düşürecek kadar gözü dönmüş bir vahşetin tezahürü olan ırkçı saldırılar Almanya’nın 60 senelik göç tarihinde utanç ve uyarı vesikası olarak yer almaktadırlar. Ne yazık ki bu dehşet verici uyarılar görmezden gelinmiş, böylece ırkçı saldırıların kurbanları unutulmuşluğa itilmelerinin yanında yeni kurbanların oluşması için de elverişli bir zemin oluşmuştur. Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) isimli hareketin ortaya çıkması, sağcı-popülist bir parti olan ve yabancı düşmanı söylemleriyle mevzi kazanan Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) 10 eyalet meclisine girmesi ırkçı söylemlere halk tarafından verilen desteği ortaya koymaktadır. Tüm bu gelişmeler ırkçılıkla mücadelede gerekli tedbirlerin zamanında alınmasının ne denli mühim olduğunu gözler önüne sermektedir. Demokratik güçlerin ırkçılığa karşı daha kararlı olmaları ve etkili önlemler almaları, başka bir Mölln’ü, Solingen’i ve yeni kurbanları önlemek adına bir zarurettir.
Sadece ‘yabancı’ gördüğü için insanları yakarak öldürmek gibi vahşi bir boyuta ulaşan ırkçılığın önünü kesmek ancak çoğulculuğu ve toplumsal uzlaşıyı besleyecek politikalarla söylemleri geliştirmekle mümkün olacaktır.”