Yeneroğlu: “Hollanda makamları ayrımcılıkla mücadele konusunda harekete geçmelidir.”

Hollanda’da yaşanan ayrımcılık olaylarıyla ilgili açıklamalarda bulunan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Hollanda’da yayımlanan bir rapor 2015 yılındaki ayrımcılığın 2014 yılına kıyasla iki kattan fazla arttığını göstermektedir. İlgili makamlar bu sorunu çözmeye yönelik adımları ivedilikle atmalıdır.” dedi. Yeneroğlu, açıklamasında şunları ifade etti:

“Hollanda’da ayrımcılıkla mücadele kurumlarının kayıtlarını, güvenlik güçlerine yapılan ihbarları, internet ve telefon şikâyetlerini derleyen polis, 2015 yılında ülkede yaşanan ayrımcılık olaylarına dair bir rapor hazırladı. Rapor ülkedeki Müslümanların 439 vakada dinleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını gösteriyor. Müslümanlara yönelik ayrımcılık olaylarındaki artış toplum için ciddi bir tehlike arz etmektedir. Ayrıca yine rapora göre Müslümanlar uğradıkları haksızlık ve ayrımcılık karşısında ilgili kurumlara ihbarda bulunmayı tercih etmemektedir. Bu durum Hollandalı Müslümanların devlet makamlarına olan güveninin azaldığının göstergesidir.

Hollanda makamları hem ayrımcılıkla mücadele hem de ülkedeki azınlığın hasar gören güvenini tamir etmek konusunda harekete geçmelidir. İslam düşmanlığı ile daha etkin ve kararlı mücadelenin yanında Müslümanların ayrımcılığa uğramaları durumunda polise ihbarda bulunması da desteklenmelidir.”

Hollanda’nın Dini Özgürlüklere Kısıtlama Girişimi Karşısında Ülkedeki Müslümanlar Duyarlı Olmalıdır

Türkiye’nin Hollanda’daki camilere din görevlisi göndermesiyle dolaylı olarak sağladığı finansal desteğin durdurulmasına ilişkin soru önergesi, parlamento tarafından kabul edildi. “Bu önergenin sunulması bile dinî özgürlüklere yönelik çok ciddi bir müdahaledir.” diyen İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu sözlerine şöyle devam etti:

“13 Eylül 2016 tarihinde Hollanda meclisine Türkiye’den gelen imamlar aracılığıyla Hollanda toplumu üzerinde ‘olumsuz etkide bulunulduğunu’ iddia eden bir önerge sunulmuştur. Parlamento tarafından 27 Eylül 2016 tarihinde kabul edilen bu önerge endişe vericidir.

Her şeyden önce Türkiye devletinin Hollanda’daki vatandaşları ve soydaşlarının dinî ihtiyaçlarını gidermek amacıyla sağladığı desteğin takdir edilmek yerine Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde ‘olumsuz’ etki ettiği iddiası hem gerçek dışı, hem de tehlikelidir. Önerge doğrultusunda hükümetin yeni bir yasal düzenlemeye gitmesi durumunda Hollanda dışından maaşlarını alan imamların görev yapması Avusturya örneğinde olduğu gibi kuvvetle muhtemel engellenecektir. Bu durumda ayrı bir fon oluşturulmadığı takdirde Müslüman cemaat din görevlilerinden mahrum kalacak ve dini özgürlükleri kısıtlanacaktır. Oysa Müslüman cemaatin dinî ihtiyaçlarının Diyanet gibi güvenilir bir kurum tarafından karşılanması aşırılıkla mücadelenin de en önemli anahtarlarından biridir. Hollanda’daki siyasi aktörlerin aşırı akımlarla mücadele kapsamında Türkiye’den gelen iyi eğitimli ve tecrübeli din adamlarını birer ortak ve işbirliği imkânı olarak görmeleri beklenirken aksine aşırı sağa kayan refleksler geliştirmeleri, çoğulcu toplum iddiasıyla çelişen, içe kapanık ve savunmacı tepkiler vermeleri Hollanda’daki toplumsal birlikteliğin geleceğini olumsuz etkilemektedir.

Önerge ile Hollanda’daki Türk toplumu üzerinde popülist bir baskı oluşturulduğu, onların dini ve kültürel mevcudiyetlerini korumalarının her geçen gün daha da zorlaştığı ortadadır. Son dönemlerde artan cami saldırıları ve siyasi arenada dönen bu gibi tartışmalar Hollanda’daki siyasi iklim açısından kaygı vericidir. Bu nedenle sunulan önerge ivedilikle finansal destek tartışması çerçevesinden çıkıp, azınlık durumundaki dinî bir cemaatin özgürlüklerinin kısıtlanması etrafında tartışılmalıdır. Hollanda’daki Müslüman cemaatin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve Diyanet yetkilileri, siyasiler nezdinde konuyla ilgili yapıcı bir diyalog geliştirilmeli, dinî azınlıkların haklarını kısıtlayan tartışmaların ana akıma taşınarak meşrulaştırılmasının önüne geçilmelidir.”

Yeneroğlu: “İslami kuruluşların gücünü yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığından alan saldırılara hedef olması önlenmelidir.”

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 25 Eylül 2016’da Almanya’nın Bebra ve Schwäbisch Gmünd şehirlerinde, bir gün sonra ise Dresden’de olmak üzere iki gün içerisinde üç camiye yapılan saldırılara ilişkin bir açıklama yaptı. “İslami kuruluşların gücünü yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığından alan saldırılara hedef olması önlenmelidir.” diyen Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Pazartesi gecesi Almanya’nın Dresden şehrinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) ait olan Fatih Camisine bir saldırı düzenlendi. Cami imamının ikamet ettiği lojmanın önüne kimliği belirsiz kişilerce bırakılan patlayıcı ile gerçekleştirilen saldırıdan din görevlimiz ve ailesinin yara almadan kurtulması tek tesellimiz oldu.

Almanya’da camilere yönelik saldırıların birçoğu kamuoyuna bile yansımıyor. Federal Hükûmetin bir soru önergesine verdiği cevaba göre 2016 yılının Nisan-Haziran ayları arasında Almanya’da on dört cami siyasi motivasyonlu saldırıya hedef oldu. Bu saldırıların dokuzu açık bir şekilde aşırı sağcı motivasyonlarla işlenirken, diğer iki saldırının PKK sempatizanları tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor.

Almanya’daki camilere yönelik tehdit hiç olmadığı kadar artarken faillerin bulunamaması ve saldırılara yönelik hiçbir etkin önlemin alınmıyor olması konuyla ilgili ciddi bir tahkikat yapılmadığı izlenimi doğurmaktadır. Federal savcılığın bu suçlarla ilgili henüz bir soruşturma başlatmaması da saldırıların aydınlatılması beklentisini boşa çıkarmakta ve ne yazık ki yeni saldırılara kapı aralamaktadır. Almanya’da barışçıl bir toplumsal yaşamı mümkün kılmak ve her şeyden önce ülkedeki Müslüman azınlığı ırkçı saldırılardan korumak için siyasilere ve güvenlik güçlerine her zamankinden daha büyük görevler düşmektedir.”