
Devlet Kaynaklarıyla Seçim Kampanyası Yürütülmesi Hk. Soru Önergesi
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri için seçim yasakları 4 Mayıs tarihinde başlamıştır. 298 sayılı Kanun’un 65. maddesine göre seçim yasakları kapsamında, 4 Mayıs tarihinden itibaren Cumhurbaşkanı ve Bakanlar yurt içinde yapacakları gezilerde makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtaları kullanmazlar. Aynı şekilde bu gezilerde, protokol icabı olan karşılamalarla törenler yapılamayacağı gibi resmi ziyafetlerin de verilmesi kanun gereğince yasaktır.
Ancak seçim yasakları döneminde, Cumhurbaşkanı ve bakanların devletin tüm imkanlarını kullandığı, devletin uçağını, tırlarını, helikopterlerini, otobüs ve sair tüm imkanlarını da kullanarak seçim kampanyası yaptıkları görüntüler kamuoyuna yansımaktadır. Bu durum kamu vicdanını yaraladığı gibi açıkça kanuna aykırılık teşkil etmekte, seçimlerin eşit ve adaletli bir şekilde yürütülmesini de imkansızlaştırmaktadır.
Bu bağlamda;
- Cumhurbaşkanı seçim kampanyası kapsamında kaç adet makam otomobili, uçak ve resmi hizmete mahsus vasıta kullanmaktadır?
- Hangi bakanlar genel seçim kampanyasında bakanlığın imkanlarını kullanmaktadır?
- Bakanların hangileri seçim kampanyası kapsamında kaç adet makam otomobili ve resmi hizmete mahsus uçak ve vasıta kullanmaktadırlar?
- Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası kapsamında Cumhurbaşkanlığı bütçesinden harcanan ve harcanması planlanan miktar nedir?
- Bakanların seçim kampanyası kapsamında ilgili bakanlıkların bütçesinden bugüne kadar harcadıkları ve harcamayı planladıkları miktar nedir?
- Her iki seçim kampanyası kapsamında kamu araçlarının yakıtlarının masrafı 85 milyonun vergilerinden mi karşılanmaktadır?

Yurt Dışındaki Oy Kullanma İşlemleri Hk. Basın Açıklaması
‘Tüm vatandaşlarımızı demokratik değişimin yanında olmaya davet ediyorum’
Yurt dışındaki vatandaşlara seslenen DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, “Bu seçim aslında bir referandum. Bizim sunduğumuz seçenek demokrasidir. Sandıkta, ‘Yurt dışındaki vatandaşlarının talep ve ihtiyaçlarını karşılayan güçlü bir ülke mi yoksa yurt dışındaki vatandaşlarına yük olan bir ülke mi istiyoruz’ sorusunu yanıtlayacağız” dedi.
14 Mayıs seçimleri için yurt dışında yaşayan vatandaşların oy kullanma işlemleri başladı. Sandık kurulları 75 ülke ve 156 yerdeki yurt dışı temsilciliğinde hazırlandı. Oy verme işlemi gümrük kapılarında 14 Mayıs’a, yurt dışı temsilciliklerde ise 9 Mayıs’a kadar sürecek. Vatandaşlar 24 saat boyunca oy kullanabilecek.
Seçim sonucunu doğrudan etkileyebilir
Yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı toplam 3 milyon 416 bin 98 seçmen bulunuyor. Türkiye’deki seçmenin yüzde 5’ine tekabül eden bu oran seçim sonuçlarını doğrudan etkileme potansiyelini taşıyor. Yurt dışından gelecek oylar hesaplandıktan sonra illerin yüzdelerine göre dağıtılıyor. Bu oylar Meclis sandalyelerinin hangi partiye gideceğine etki edebiliyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde verilen oylar ise doğrudan adaya gidiyor.
Yeneroğlu İstanbul’dan aday
Milletvekili aday listelerinde yurt dışı deneyimi olan isimler de göze çarpıyor. Bu isimlerden birisi uzun yıllar boyunca Almanya’da sivil toplum çalışmalarını sürdürdükten sonra Türkiye’ye dönen DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu.
Geçtiğimiz hafta partisinin “Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı”nı açıklayarak yurt dışındaki vatandaşların 106 taahhütte bulunan Yeneroğlu, Millet İttifakı’nın ortak listelerinden CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili adayı gösterildi.
‘Sorunlar açık, çözümlerimiz hazır’
Yurt dışında yaşayan vatandaşların seçme hakkını sandıklara yansıtmalarının anavatan için büyük bir önem arz ettiğini vurgulayan Yeneroğlu, “Yurt dışı vatandaşlarımızın seçimlere katılma oranlarına bakıldığında dünya genelinde sandığa ve demokrasiye en çok sahip çıkan vatandaşlar olduğu görülecektir” dedi.
Yeneroğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Ülkemiz çözülmeyi bekleyen ve gün geçtikçe artan çok büyük sorunlarla boğuşuyor. Hukuksuzluklar, yoksulluk, enflasyon, işsizlik, çevre, eğitim ve saymakla bitmeyecek onlarca derin yara var. Cumhur İttifakı’nın görmezden geldiği, günleri umutsuzlukla, kaygıyla geçen gençler; sattığı malı yerine koyamayan esnafımız yaşadığı sıkıntıların çözümü için bizden çözüm bekliyor. Bizim çözümlerimiz hazır.”
‘Demokrasimizi yeniden yeşerteceğiz’
“Millet İttifakı olarak biliyoruz ki ortak akılla, istişareyle ve uzlaşmayla çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Son yıllarda bir kez daha solmuş ancak her seferinde filizlenmeyi başaran demokrasimizi birbirleriyle konuşmayı ve uzlaşmayı başarabilen aklıselim insanlar olarak yeniden yeşerteceğiz.”
‘Bu seçim aslında bir referandum’
“Bu seçim aslında bir referandum. Vatandaşımız bu seçimlerde siyasi partiler arasında bir tercih yapmayacak. Bir tarafta kendi gibi düşünmeyen herkesi korku ve baskıyla dışlayan tek tipçi yönetim var. Bizim seçmene sunduğumuz seçenek ise demokrasidir. Her vatandaşlarımızın özgürce yaşadığı sistemdir.”
‘Yurt dışındaki vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye mi, yoksa vatandaşlarına yük olan bir ülke mi?’
“Bu seçim Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırıldığı, huzur ve barış içerisinde yaşayan bir Türkiye ile baskı ve korku ile vatandaşların ötekileştirildiği, hukukun ayaklar altına alındığı bir sistem arasında olacaktır. Sandıkta, ‘Yurt dışındaki vatandaşlarının talep ve ihtiyaçlarını karşılayan güçlü bir ülke mi yoksa yurt dışındaki vatandaşlarına yük olan bir ülke mi istiyoruz’ sorusunu yanıtlayacağız.”
“Yurt dışındaki vatandaşlarımıza ‘Türkiye her zaman benimle’ hissini yaşatmak boynumuzun borcudur”
“DEVA Partisi olarak, günlük siyasi çekişmelerden uzak, yurt dışında yaşayan insanlarımızın kazanımlarını muhafaza eden, onları çekiştiren değil, yaşadıkları ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin en temel köprüsü olarak gören ve geliştiren, insanlarımızı günlük siyasete alet etmeyen bir diaspora politikamız olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planımızı hazırladık. Google’a ‘DEVA Partisi yurt dışı vatandaşlar’ yazıldığında hemen karşımıza çıkıyor. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir insanın sorunlarını çözmek ve ona ‘Türkiye her zaman benimle’ hissini yaşatmak bizim boynumuzun borcudur.”
‘Anavatana hassasiyetin bir kez daha gösterilmesini ümit ediyorum’
“Yurt dışındaki tüm vatandaşlarımızı vatandaşlık görevlerini yerine getirmeye ve demokratik değişimin yanında olmaya davet ediyorum. Bu vesileyle, 2023 seçimlerinin Türkiye’ye ve anavatandan uzak yaşayan bütün vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor, yurt dışındaki insanlarımızın bu seçimde de anavatanına olan hassasiyetini bir kez daha göstermelerini ümit ediyorum.”

Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı Lansman Toplantısı
Saygıdeğer Genel Başkanım,
Değerli Genel Başkan Yardımcılarımız ve Genel Merkez Yöneticilerimiz,
Saygıdeğer konuklar,
Kıymetli basın mensupları,
Sosyal medya üzerinden ve yurt dışından bizleri takip eden aziz vatandaşlarımız,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı tanıtım toplantımıza hoş geldiniz.
***
Kıymetli Misafirler,
Ben de 19756 yılında Bayburt’ta doğmuş, 1976 yılında aile birliği çerçevesinde daha önce Almanya’ya gitmiş babasının yanına annesiyle ve ablasıyla beraber gitmiş bir kişiyim.
40 yaşına kadar hayatımın çok büyük bir kısmı Almanya’da geçti.
Orada okudum, çalıştım; Almanya’da evlendim, çocuklarım orada dünyaya geldi.
Yine Almanya başta olmak üzere tüm Batı Avrupa’da Türkiye’den gelen göçmenlerin haklarını savundum, yaşadıkları ayrımcılıklarla mücadele ettim. Özellikle Müslüman topluluğun yaşadığı kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı ve eşit haklar mücadelesi verdim. Yani hep ötekileştirmenin karşısında durdum ve azınlıkların yegane teminatı olan çoğulcu demokratik hukuk devleti modelini savundum.
En az 25 yılım böyle geçti.
Öteki olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Anavatandan uzakta olup yaşanılan yeri yurt edinme çabasının da ne demek olduğunu yaşayarak bilenlerdenim.
Bu nedenle, Göç ve Diaspora Politikaları benim için özel bir öneme sahiptir ve bu çerçevede Yurt Dışı vatandaşlarımıza yönelik Eylem Planı da benim için ayrıcalıklı bir çalışmaydı.
Aslında Türkiye’ye dönüşümde de özellikle Türkiye için rasyonel bir diaspora politikası inşa etmek benim için öncelikliydi.
Ancak diaspora politikası lüks bir politik alandır.
Başarılı bir diaspora politikasının temel şartı kendi toplumsal sorunlarını çözmüş, işleyen bir ileri demokrasi, refah seviyesini artıran bir güçlü ekonomi ve bunların üzerine bina edilen saygın bir dış politikadır. Bunlar olmazsa yurt dışında yaşayan vatandaşlarınıza fayda sağlayamayacağınız gibi ancak yük olursunuz.
Şu anda Türkiye’nin durumu da maalesef bu.
Ve bu tablo, biraz da benim hikayem.
Yani Türkiye bugün demokrasisini ve ekonomik refahını güçlendiren güzergahta devam etmiş olsaydı ben de temellerin duruşması yerine Türkiye’nin diaspora politikası ve özellikle AB entegrasyonuna odaklanan bir siyasetçi olacaktım.
***
Kıymetli Konuklar,
Bugün dünya genelinde, beş milyonu Avrupa’da olmak üzere, Amerika’dan Avustralya’ya uzanan geniş bir coğrafyada yaklaşık 6,5 milyon vatandaşımız yaşıyor.
Bu sayının içinde, Türk vatandaşlığına sahip yaklaşık 4,5 milyon kişinin yanı sıra, vatandaşlıktan çıkmış olsa da mavi karta sahip 1 milyona yakın insanımız yanında Türkiye ile bağlarını şu veya bu biçimde devam ettiren 1 milyon yurttaşımız var.
Yani yurt dışında çok geniş diasporik bir topluluğumuz bulunuyor.
Bugün diasporamızın oluşum süreçlerine baktığımızda şüphesiz işçi göçlerinin büyük bir yer kapladığını biliyoruz.
1960’lı yıllarda bazı ülkelerle imzalanan işgücü anlaşmaları neticesinde ülkemizden yurt dışına yönelen işçi göçü başlarda kısa süreli “misafir işçilik” şeklinde programlanmıştı.
Fakat aradan geçen zaman içerisinde göç eden vatandaşlarımız gittikleri ülkelerde kalıcı oldular.
Yurt dışındaki yurttaşlarımızın sayısı aile birleşimleri, eğitim, ekonomik ve başka nedenlerle yapılan göçlerle genişlemeye devam etti. Bu doğrultuda, insanlarımızın öncelikleri ve sorunları da farklılaştı.
Başlarda ne ev sahibi ülkeler ne de Türkiye bu göçün kalıcılığını planlamamıştı.
On yıllarca Gurbetçi veya Misafir işçi tanımı hem anavatan hem de mukim olunan ülkeler için varlığını sürdürdü.
Fakat hayatın olağan akışı bu tanımları zamanla çok geride bıraktı.
Bugün orada misafir işçi yok denecek kadar azdır. Giden insanların neredeyse tamamı orada yerleşik ve kalıcı hale gelmiştir.
***
Değerli Misafirler,
Eylem planımız çerçevesinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın tarihsel süreç içerisinde misafir işçilikten anavatanları ve yaşadıkları ülkeler için değer üreten birer asli unsura dönüşmesinin hikâyesini de göreceksiniz.
Ancak maalesef Türkiye bu dönüşüme yeterince ayak uyduramamış, yurt dışındaki insan kaynaklarını yeterince ortak değer ve zenginlik olarak görememiş, bunu inşa edecek pozitif bir ajandaya sahip kuşatıcı bir diaspora politikasını kurumsallaştıramamıştır.
Bugün, diasporamızın iç siyasete dönük gündelik kısır çekişmelere ve tartışmalara kurban edildiği bir süreç içerisindeyiz.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın araçsallaştırıldığı vatandaşlarımızın yerleşik oldukları ülkelerde huzur ve refahının göz ardı edildiği bir dönemi yaşıyoruz.
Bu durum, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın anavatanla olan bağlarını da zedelemektedir. Maalesef Türkiye’de bunun farkındalığı çok zayıftır.
İşte tam da bu nedenle, DEVA Partisi olarak, tutarlı ve rasyonel, günlük siyasi çekişmelerden uzak, yurt dışında yaşayan insanlarımızın kazanımlarını muhafaza eden, onları çekiştiren değil, yaşadıkları ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin en temel köprüsü olarak gören ve geliştiren, insanlarımızı günlük siyasete alet etmeyen bir diaspora politikamız olması gerektiğine inanıyoruz.
Bugün dünyanın dört bir yanındaki akrabalarımızı, arkadaşlarımızı ve vatandaşlarımızı “gurbetçi” olarak tanımlayan yaklaşımın çoktan geçmişte kaldığının bilincindeyiz.
Türkiye kamuoyunun artık bu yaklaşımını yenileme vakti geldi.
Çünkü dünyada büyük bir diaspora topluluğumuz var. Ve bu sebeple de Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü bir diaspora politikasına ihtiyacı var.
Diaspora; anavatanından ayrılarak uzun zamandır başka yerlerde yerleşik olarak yaşayan, anavatanlarıyla maddi ve manevi bağlarını güçlü bir şekilde devam ettiren ulus veya inanç gruplarını tarif eden bir kavram. Bu kavram, bütün dünyada da kullanılır. Güçlü ülkelerin güçlü diaspora politikaları olur.
Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planımız farklı ülkelerin başarılı diaspora politikalarını dikkate alarak hazırlandı ve özellikle tüm siyasi partilerden niteliksel olarak ayrışan en temel farkı da yapısal dönüşümü esas alması ve öncelemesi. Biz sadece güne değil geleceğe odaklandık.
Bu planın hayata geçirilmesi için Anayasa değişikliği, mecliste temsil ve ihtisas komisyonu, ilgili kurumların yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesi, danışma, denetim ve raporlama mekanizmalarının oluşturulması, sivil toplum örgütleriyle iş birliği ile katılımcı bir süreç elzemdir.
Yoğun ve titiz bir çalışma ile hazırladığımız eylem planımız, yurt dışı vatandaşlara ilişkin 12 ana başlık ve 40 alt başlıkta ele aldığımız toplam 106 somut çözümden oluşmaktadır.
***
Değerli Konuklar,
Öncelikli olarak, Türkiye’nin kapsayıcı bir diaspora politikasına sahip olması için gereken yapısal reformları gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
DEVA Partisi olarak, kapsayıcı ve bütüncül bir diaspora politikası ile yurt dışındaki insanlarımızın tüm sorunlarının görünür olmasını ve bunlara kalıcı çözümler üretmeyi amaçlıyoruz.
Bu başlıkta yer alan 7 hedefi, 24 eylemle hayata geçirmeyi planlıyoruz.
İlk hedefimiz, Diaspora haklarının anayasal zeminini güçlendirmek olacak.
• Diasporamızın mevcut durumunu yansıtmayan Anayasa’nın 62’nci maddesini revize edeceğiz. Anayasa’da diasporamızdan “yurt dışında çalışan Türk İşçileri” olarak bahsedilmektedir. Yapacağımız değişiklikle diasporamızın haklarının anayasal zeminini güçlendireceğiz.
• Bulundukları ülkelerde yerleşik olduklarını kabul ederek sınır ve vatandaşlığın ötesinde bir tanımlamayla diasporamızın Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olmasını anayasal teminat altına alacağız.
• Anayasanın 62’nci maddesinde yapılacak değişiklikle devlete, diasporamızın hak ve menfaatlerini koruması, dil ve kültürel değerlerin muhafazası ve anavatanla bağlarını geliştirilmesi için aktif sorumluluk yükleyeceğiz.
İkinci olarak, ‘‘Diaspora Çerçeve Yasası’’ hazırlayacağız.
• Diasporamıza yönelik çalışmalar birden fazla kurumun sorumluluğu altındadır. Hazırlayacağımız ‘‘Diaspora Çerçeve Yasası’’ ile hizmetlerin genel çerçevesini belirleyeceğiz.
• Kurumlarımızın yetki ve sorumluluklarının sınırlarını netleştireceğiz.
• Yasada, yurt dışındaki vatandaşlarımıza sunulacak hizmetlere yönelik eşgüdümün esaslarına yer vereceğiz.
Üçüncü olarak, Diasporaya yönelik kurum ve hizmetlerin etkin eşgüdümünü sağlayacağız.
• Diasporamıza yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulan, benim de kurulmasında çok büyük emeğimin geçtiği Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının kurumsal kapasitesini güçlendireceğiz.
• Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının diasporaya yönelik hizmetlerde yetki ve sorumluluklarını artıracağız.
• İlgili kamu kurumlarının katılımı ile Diaspora Politikaları Koordinasyon Kurulu oluşturacağız.
• Farklı kurumlar tarafından yürütülen görevlerin eşgüdümünü sağlayarak Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu’nu ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandıracağız.
• Denetim ve raporlama mekanizmalarını güçlendireceğiz.
• Her konsolosluk bölgesi için ilgili ülkelerdeki kanaat önderleri, bilim insanları, sanatçılar ve başarılı girişimcilerle bölgedeki dış misyon temsilcilerinin yer alacağı bir “danışma kurulu” oluşturacağız.
Kapsayıcı bir diaspora politikası için dördüncü olarak, Konsolosluk hizmetlerine erişimi kolaylaştıracağız.
• Vatandaşlarımızın yoğunluk durumu ve konsolosluklara uzaklıkları dikkate alınarak dış temsilciliklerimizin sayısını artıracağız.
• Gezici konsolosluk sistemini yaygınlaştırarak aynı hizmetleri konsolosluk açılamayan yerlerde de sunacağız.
• Konsolosluk hizmetlerinin geliştirilmesi için insan kaynağının nitelik ve niceliğini artıracağız.
• Kamu kurumlarının yurt dışı teşkilatlarında görevlendirilen personelin yurt dışında yaşayan insanlarımıza yönelik hizmet sunumlarını daha nitelikli hale getireceğiz. Bu birimlerde diasporamıza mensup kişilerin istihdam edilmelerini sağlayacağız.
• Vatandaşlarımızın konsolosluklara mümkün olduğunca az gitmesini sağlamak amacıyla dijitalleşmenin getirdiği imkanları azami ölçüde kullanarak işlemlerin ve belgelerin internet üzerinden gerçekleştirilmesini ve teslimini sağlayacağız.
Beşinci olarak, Diaspora-kamu iş birliğini geliştireceğiz.
• Alacağımız tedbirlerle diasporamızla ilgili veri ve bilgi güvenliğini sağlayacağız.
• Uluslararası anlaşmalar çerçevesinde paylaşılacak bilgilerde diasporamızın hassasiyetlerini dikkate alarak zamanında ve doğru bilgilendirme yapacağız.
• Diasporamızla ilgili güvenli istatistiki bilgiler oluşturup kamuoyu ile paylaşacağız. Kamuoyunun diasporanın birikimi ve Türkiye için önemi hakkında bilgilendirilmesini sağlayacağız.
• Türkiye’nin köklü üniversitelerinde Diaspora Araştırma ve Eğitim Enstitüleri kuracağız.
• Diasporamızla ilgili ortak gündemlerin ele alınması ve kamuoyunda diasporanın farkındalığının artırılması amacıyla diaspora temsilcilerimiz, sivil toplum örgütleri, ilgili kurum ve kuruluşlarımızı bir araya getiren bir “Diaspora Haftası” ilan edeceğiz.
Kapsayıcı bir diaspora politikası için diğer bir alt başlığımız “Çifte vatandaşlık hakkını savunmak” olacak.
Bugün geldiğimiz noktada iktidarın seçim beyannamelerine yansıyan çifte vatandaşlığı destekleme sözüne aykırı olarak politikalar ürettiği, dövizle askerlik meselesinde attığı adımlar neticesinde pek çok vatandaşımızın Türk vatandaşlığından çıkmak durumunda kaldığı bir gerçektir.
DEVA Partisi olarak bizler çifte vatandaşlık hakkını savunurken bu duruma ters düşen politika ve uygulamaları da ortadan kaldıracağız.
• İkili ve çoklu görüşmelerde ve uluslararası kuruluşlar nezdinde çifte vatandaşlık hakkını savunacağız.
• Mavi Kart sahiplerinin karşılaştıkları hukuki ve idari sorunları çözüme kavuşturacağız.
Bu başlık altındaki yedinci hedefimiz, vatandaşlarımızın özel bilgilerini korumaktır.
• Ülkeler arasında vergi konularına ilişkin verilerin otomatik olarak paylaşılacağı yeni sisteme hazırlık yapılmasını ve yurtdışında ikamet eden ve Türkiye’de banka hesapları olan kişilerin sürece ilişkin ayrıntılı olarak bilgilendirilmesini sağlayacak, Otomatik Bilgi Paylaşımını şeffaflaştıracağız.
• İlgililerin vergi mükellefiyetlerine ilişkin hak ve yükümlülüklerini açık olarak öğrenebilmelerine imkân sağlayacağız.
• Yalnızca bilgilendirme sonrasında başlayan vergi dönemindeki verilerin paylaşıma konu olabilmesini ve önceki vergi döneminin verilerinin yabancı ülkeyle paylaşılmamasını sağlayacağız.
***
Kıymetli Misafirler,
Eylem planımızın ikinci ana başlığını “Yurt dışındaki vatandaşlarımıza TBMM’de temsil hakkı” oluşturmaktadır.
Bu başlıkta 2 hedefi 2 eylemle hayata geçireceğiz.
Öncelikle, Diaspora milletvekilliğini getireceğiz.
• Öncelikle yurt dışında yaşayan 3 milyonun üzerindeki seçmenin iradesini doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yansıtmak amacıyla yurt dışı özel seçim bölgesi oluşturup diaspora milletvekilliğini getireceğiz. Bu yapısal reformla birlikte yurt dışında verilen oylar ile yurt dışındaki vatandaşlarımızın gündemini ve önceliklerini TBMM’ye taşıyan vekiller seçilmesini sağlayacağız. Böylece yurt dışında verilen oyların Türkiye’de bölgelere dağıtılmasıyla oluşan ve Türkiye’de hakkaniyetli temsili zedeleyen durumu da ortadan kaldıracağız.
İkinci olarak, TBMM’de Yurt Dışı Vatandaşlar İhtisas Komisyonu kuracağız.
• Ülkemizdeki yasama faaliyetlerinde yurt dışındaki vatandaşlarımızın ihtiyaç ve beklentilerinin yeterli bir şekilde temsil edilmesi için TBMM’de özel bir ihtisas komisyonu kuracağız. Böylece yurt dışındaki vatandaşlarımızın meselelerini TBMM’nin devamlı gündemi yapacağız ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren yasal düzenlemelerin bütüncül bir bakış ile ele alınmasını sağlayacağız.
***
Eylem planımızın üçüncü ana başlığını “Yurt dışındaki gençlerimizin anavatanla bağlarını güçlendirmek” oluşturmaktadır.
Bu amaçla, profesyonel orduya geçerek bedelli askerliği kaldıracağız.
• Toplumda adalet duygusunu zedeleyen zorunlu ve bedelli askerliğin bir arada uygulanmasını sona erdirerek profesyonel orduya geçeceğiz.
• Dövizle askerliğin yurt dışında yerleşik gençlerimizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından ayrılmalarına bir neden olmasını ortadan kaldırılacağız.
İkinci olarak ise gençlere pasaportu ücretsiz vereceğiz.
• Yurt dışındaki gençlerimizin ülkemizle bağlarını korumaları adına, “İlk pasaportum” uygulaması ile 30 yaş altı gençlerden pasaport defter ve harç bedeli almayacağız.
• Gençlerin Türkiye’ye seyahatlerini destekleyecek özel programlar geliştireceğiz.
• Ülkemizdeki gençlerin yaz tatillerinde yurt dışı tecrübesi edinebilmeleri ve yurt dışı öğrenci değişim programlarına katılabilmeleri için kendilerine misafir olma imkanı sunmaları için diaspora ailelerimizi teşvik edeceğiz.
***
Değerli Konuklar,
Dördüncü ana başlığımız altındaki hedeflerle beraber amacımız, anavatana uzanan güçlü köprüler kurmak olacak.
Bu kapsamda ilk olarak, her yıl 10.000 genci özel programlarla Türkiye’ye getireceğiz.
• Planlı ve kapsamlı değişim programları için “KÖPRÜ” Eğitim, Gençlik ve Kültür Platformunu oluşturacağız. KÖPRÜ’yü bu alandaki proje ve desteklerin çatı platformu olarak inşa edeceğiz.
• Yurt dışındaki gençlerin ülkemizle ilişkilerini güçlendirmek, daha fazla gencin Türkiye’nin tarih ve kültürünü tanımalarını sağlamak ve tecrübe paylaşımını artırmak üzere staj, eğitim, yaz kampı gibi hareketlilik programları başlatacağız.
İkinci olarak, Anavatan Gönüllülük Programı oluşturacağız.
• Sivil toplum, sanayi ve kamu kurumlarının ortaklığı ile yurt dışındaki gençlerimizin ülkemizde insani yardım, eğitim, sağlık, tarım vb. alanlarda gönüllü olarak katkı verecekleri “Anavatan Gönüllük Programı” oluşturacağız.
• Yurt dışında yaşayan gençlerimizin yabancı dil, yüksek teknoloji, sosyal hizmet gibi alanlardaki tecrübesinden yararlanacağız.
Üçüncü olarak, ailelere özel “Sıla Bileti” uygulamasını başlatacağız.
• Bağların korunması ve yenilenmesi amacıyla anavatan ziyaretlerinde özellikle aile olarak yapılacak seyahatlerin teşviki için özel program oluşturacağız.
***
Kıymetli Misafirler,
Eylem planımızın beşinci ana başlığı Eğitim ve Kültür Programlarını desteklemek oluşturmaktadır.
Bu ana başlıkta ilk olarak, okulları ve kursları destekleyeceğiz.
• Eğitimde de başarılı bir diaspora için okula destek kurslarını artıracağız.
• Başarı örneklerini öne çıkararak başarıyı ödüllendireceğiz.
• Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın kendi imkanları ile kurduğu özel okulların çoğalmasını ve bu okullardaki anadil ve kültür eğitimlerinin desteklenmesini sağlayacağız.
• Diasporada kurulan okulların ülkemizin önde gelen okulları ile kardeş okul olmasını destekleyeceğiz ve misafir öğrenci değişimini teşvik edeceğiz.
İkinci olarak, üniversitelerde özel kontenjanlar ve burs programları oluşturacağız.
• Türkiye’deki üniversitelere girmek isteyen ve yurt dışında eğitim alan vatandaşlarımıza özel bir kontenjan tahsis edeceğiz.
• Lisans ve lisansüstü düzeyde diasporadaki gençlerin, yabancı ülke vatandaşlarından daha avantajlı bir konumda kabulünü ve değerlendirilmelerini sağlayacağız.
• Türkçe öğretmenliği gibi belirli branşlarda eğitim alanlar için özel burs programları oluşturacağız.
Üçüncü olarak, diasporamız için liselerde özel kontenjanlar oluşturacağız.
• Ülkemizdeki liselere uluslararası kriterler getirerek Anadolu, Fen ve diğer tematik özel ve devlet liselerine yurt dışından gelmek isteyenler için özel kontenjanlar oluşturacağız.
• Liyakat esasına dayanan yerleştirme şartları ile başarılı öğrencilere Türkiye’deki iyi liselerde eğitimlerine devam etme şansı vereceğiz.
• Fazla kontenjan ile Türkiye’deki öğrencilerin haklarında herhangi bir azalmaya izin vermeyeceğiz.
Eylem planımız doğrultusunda atacağımız altıncı adım, yurt dışından alınan diplomalara hızlı denklik sağlamak olacak.
Öncelikle, denklik işlemlerini ve üniversite kabul süreçlerini kolaylaştıracağız.
• Yurt dışında eğitim almış mezunların denklik işlemlerini kolaylaştıracağız.
• Uzun bekleme sürelerini ortadan kaldırılarak denklik sürelerinin kısaltılmasını sağlayacağız.
• Lisansüstü eğitime başvuru ve kabul süreçlerini kolaylaştıracağız.
Ardından, meslek diplomalarının karşılıklı tanınmasını sağlayacağız.
• Mesleki eğitimin denkliğini ve meslek diplomalarının Türkiye’de daha kolay tanınmasını sağlayacağız.
• Türkiye’de alınmış mesleki eğitim ve diplomaların yurt dışında tanınması için girişimlerde bulunacağız.
***
Kıymetli Misafirler,
“Tatil Dönemlerindeki Sıkıntıları Gidermek” eylem planımızın yedinci ana başlığını oluşturuyor.
Öncelikle, gümrüklerde bekleme sürelerini en aza indireceğiz.
• Tatil dönemlerinde ülkemizi ziyaret sırasında gümrük kapılarında yaşanılan sorunları çözeceğiz.
• Gümrük işlemleri sırasında bekleme sürelerini en aza indirmek için gerekli tedbirleri alacağız.
İkinci olarak, diasporamızın Türkiye’de kullandıkları araçlarıyla ilgili sorunları gidereceğiz.
• Yurt dışında yerleşik vatandaşlarımızın Türkiye’ye getirerek kullandıkları özel araçlarının 2 yıl kalma süresi sonrasında tekrar yurt dışına çıkartma şartını 30 güne düşüreceğiz.
Üçüncü olarak, telefonların kayıt yaptırmadan kullanımını 180 güne çıkartacağız.
• Yurt dışındaki vatandaşlarımız tarafından getirilen telefonların kayıt yaptırmadan kullanımını 180 güne çıkartacağız.
• E-devlet üzerinden oluşturulacak kayıt sistemi ile diasporamızın anavatan ziyaretlerinde telefonlarını sorunsuz bir şekilde kullanmalarını sağlayacağız.
***
Eylem planımızın sekizinci ana başlığını “Sosyal güvenlik haklarını güçlendireceğiz.” oluşturmaktadır.
Bu kapsamda öncelikle, sosyal güvenlik sistemini iyileştireceğiz.
Yanlış politikalar sebebiyle son yıllarda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
• Sosyal güvenlik alanında ikili anlaşmalardan kaynaklı hakların kullanımını kolaylaştıracağız.
• Anlaşmaları günümüz şartlarına uygun ve vatandaşlarımızın lehine olacak şekilde güncelleyeceğiz.
İkinci olarak, emeklilikte yaşanan haksızlıkları gidereceğiz.
• Yurtdışı borçlanması yoluyla emeklilik şartlarını, diasporamızın ihtiyaçları ve sosyal güvenlik kapasitemiz çerçevesinde yeniden düzenleyerek uygulamadaki ayrımcılığı gidereceğiz. Böylece yurt dışından emekli olan vatandaşlarımızın tam zamanlı çalışma yasağını kaldıracağız.
Üçüncü olarak, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza özel bireysel emeklilik fonları oluşturacağız.
• Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de emekli olabilmesi için özel bir Bireysel Emeklilik Sigortası programı oluşturacağız. Bu programa dâhil olanların Genel Sağlık Sistemine otomatik olarak dâhil olmalarını sağlayacağız. Böylece ülkemizin sağlık sisteminden daha hızlı ve doğrudan faydalanmalarını sağlayacağız.
Dördüncü olarak, yerel sivil toplumun ve Türkiye’nin yurt dışındaki kapasitesini artıracağız.
• Yurt dışında yaşayan insanlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda sosyal hizmet sunan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını destekleyeceğiz. Ülkemizin bu alandaki hizmetlerini güçlendireceğiz.
• Kültürel kimlik ve değerlerine uygun çocuk koruma, yaşlı ve özellikle hasta bakım ve huzurevleri hususunda işbirliği sağlayacağız.
• Koruyucu ailelik kurumunu teşvik edeceğiz.
Bu başlıkta son olarak, sağlık hizmetlerinden faydalanmanın önündeki engelleri kaldırmayı amaçlıyoruz.
• Çifte vatandaşlık sahibi tüm vatandaşlarımızın Türkiye’de bulundukları süre içerisinde, yerleşik oldukları ülkenin sağlık sigortasından faydalanabilmesini sağlayacağız.
• Sağlık hizmetleri sunumunda muhatap ülkelerle ikili anlaşmalar çerçevesindeki koordinasyonu artırıp yıllık takibini yapacağız.
***
Değerli Konuklar,
Eylem planımızın dokuzuncu ana başlığını “Dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi yaşatacağız” oluşturmaktadır.
Bu amaçla öncelikle, diasporamızda Türkçemizin geleceğini garanti altına alacağız.
• Diasporamızın anadillerini korumaları ve geliştirmeleri için Türkçe eğitim desteklerini artıracağız. • Güncel ihtiyaçları, ülke ve bölge farklılıkları ile yaş gruplarını dikkate alan Türkçe anadil eğitimi müfredat ve materyallerini geliştireceğiz.
• Türkçe kitapları yaygınlaştıracak, eğitim, müfredat ve materyallere erişimi kolaylaştıracağız.
• Ayrıca, Türkçe eğitici kapasitesini güçlendirmek üzere üniversitelerde özel bölümler (Lisans Düzeyinde Çift Dilli Türkçe Öğretmenliği ve Okul Öncesi Çift Dilli Eğitici Lisans Programları ile Anadil Olarak Türkçe Öğretimi ve Çift Dillilik Yüksek Lisans Programı) açarak nitelikli insan kaynağının zenginleşmesini sağlayacağız.
• Üniversite mezunu diaspora gençlerine yönelik hazırlanacak Türkçe eğitici yetiştirme programları ile bu alanda istihdam edilmelerini teşvik edeceğiz.
• Farklı kurumların gündeminde olan Türkçe eğitimi için Yunus Emre Vakfı’nın görevlerini diasporayı da içerecek şekilde güncelleyeceğiz. Anadil olarak Türkçe’nin öğretimi ile ilgili görev ve koordinasyonu bu vakfa vereceğiz.
• Yurt dışındaki üniversitelerde verilen Türkçe derslerini destekleyeceğiz.
İkinci olarak, eğitim ve kültür iş birliği anlaşmalarını yenileyeceğiz
• Diasporamızın yoğun olarak yaşadığı ülkeler başta olmak üzere mevcut eğitim ve kültür iş birliği anlaşmalarını günümüz şartlarına uygun olarak yenileyeceğiz.
• Anlaşma olmayan ülkelerle (Danimarka ve Avusturya gibi) de bu alanda anlaşmalar yapacağız.
Üçüncü olarak, diaspora kültür politikası oluşturacağız
• Diasporamızın sahip olduğu kültür ve sanat kapasitesini geliştirmeye yönelik destekleri artıracağız. (Yunus Emre Enstitülerini bu hedefe uygun hale getireceğiz.)
• Diasporanın sözlü ve yazılı tarihini kayıt altına alarak göç arşivi oluşturacağız.
• Diaspora Göç Müzesi kuracağız.
• Farklı ülke ve bölgelerde yaşayan diasporamızın kendi aralarında iletişim ve etkileşimlerini artırmaya yönelik çalışmaları teşvik edeceğiz.
***
Değerli Misafirler,
Eylem planımızın onuncu ana başlığında “Irkçılık ve İslam Düşmanlığı ile Mücadele” etmeyi amaçlayan somut hedeflerimiz yer almaktadır.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları en büyük sorun ve tehlikelerden biri de ırkçılık ve İslam düşmanlığıdır. 23 Kasım 1992’de Mölnn’de, 29 Mayıs 1993’te Solingen’de yine yakın geçmişte Hanau’da yaşanan katliamların acısı yüreğimizde hala taze.
Irkçı saiklerle işlenen bu cinayetlerde kurban verdiğimiz vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Burada zikretmediğim daha pek çok katliam, ibadethanelerimize yönelik saldırı ve ırkçı saiklerle işlenen cinayet de yurt dışında yaşayan insanlarımızın karşı karşıya kaldığı ırkçılığın boyutlarını bizlere bir kez daha hatırlatıyor.
NSU Davalarında yaşanan süreçler ve cinayetlerin aydınlatılamaması, göçmen kökenli insanların ev bulmaktan tutun kariyer planlamasına kadar pek çok alanda zorluklarla karşı karşıya kalması ise kurumsal ırkçılığın boyutunu gözler önüne sermesi açısından ibretliktir.
Bu yüzden, öncelikle diasporamızın ayrımcılıkla mücadele kapasitesini güçlendireceğiz.
• Diasporamızın maruz kaldığı ayrımcılık ve yabancı düşmanlığına karşı mücadelelerinde her daim yanlarında olacağız. Bu alanda kapasitenin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için sistematik ve sürekli destekler sağlayacağız.
• Ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadelede nitelikli insan kaynağı oluşturmak için özel eğitim programları tasarlayıp bu alanda çalışacakların erişimine sunacağız. Kuruluşlar arasında iş birliğinin artırılması ve ortak mücadele kapasitelerinin geliştirilmesini destekleyeceğiz.
İkinci olarak, ırkçılık, İslam düşmanlığı ve ayrımcılıkla mücadeleyi güçlendireceğiz.
• Diasporamızın yaşadığı ülkelerde dini hakların kullanımında yaşanan ayrımcı uygulamalar ile dini mekânlarına yönelik saldırılarda önleyici tedbirler alınması için aktif bir şekilde mücadele edeceğiz.
• İslam düşmanlığının uluslararası anlaşma ve sözleşmelerde nefret suçları kapsamına alınması için çalışacağız.
• İslam düşmanlığı kapsamında İslam İşbirliği Teşkilatı ve üyelerinin etkin mekanizmalar kurması ve koordineli çalışılması için diplomatik girişimlerde bulunacağız.
• Ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı ile mücadelede nefret saldırılarının tespiti ile düzenli bir şekilde raporlanması ve kamuoyu ile paylaşılması sağlayacağız.
• Diasporamızın maruz kaldığı ayrımcı uygulamalar üzerine ve genel olarak yabancı ve İslam düşmanlığı konularındaki araştırmaları teşvik edeceğiz.
Üçüncü olarak ise diasporamızın yasal haklarının kullanımını sistematik olarak takip edeceğiz.
• Diasporamızın ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklı haklarını kullanma ve hak ihlallerinin giderilmesine yönelik çalışmalar yapacağız.
• Diasporamızın hukuki haklarının tespiti ve takibini amaçlayan araştırmaları destekleyeceğiz.
***
Kıymetli konuklar,
Eylem planımızın on birinci başlığı “Yatırım ve istihdam fırsatlarını artırmak”tır.
Bu amaçla öncelikle, diasporaya özel destek programları oluşturacağız.
• Diasporadaki vatandaşlarımıza özel olarak yatırım programları oluşturacağız.
• Yüksek teknoloji başta olmak üzere çeşitli alanlara yatırım yapmalarını teşvik edeceğiz.
• Yatırım programlarının Sayıştay’ın ve uluslararası denetim firmalarının denetimine açık ve şeffaf olmasını sağlayacağız.
• Türkiye’deki bir üniversite araştırma grubunu veya şirketi Avrupa Birliği’nin çok ortaklı ARGE projelerine dahil eden diaspora şirketlerimize ödül ve destek vereceğiz.
İkinci olarak, diasporamıza avantajlı statüde yatırım imkânı sunacağız.
• Tasarruflarını Türkiye’deki reel piyasada veya finans piyasalarında değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza avantaj sağlayacağız.
Üçüncü olarak, diasporaya Türkiye’den ihracat desteği sağlayacağız.
• Türkiye’den bulundukları ülkelere ihracat yapan diaspora yatırımcılarına özel destek programı hazırlayacağız.
• Ülkemizin ürünlerini yurt dışında pazarlayan vatandaşlarımıza teşvik desteği sağlayacağız.
***
Kıymetli Misafirler,
Eylem planımızın son ana başlığını “Yetişmiş İnsan Gücümüzü Türkiye İçin Seferber Etmek” oluşturmaktadır.
Bu kapsamda öncelikle, beyin göçünü Türkiye’ye döndüreceğiz.
• Türkiye’de başta yüksek teknoloji ve sağlık çalışanları olmak üzere ihtiyaç duyulan alanlardaki insan kaynağına katkı sağlamak üzere “Tersine beyin göçü” destekleri vereceğiz.
• Yurt dışına gitmiş sağlık çalışanlarımız için “Yurda Dönüş” projesi başlatacağız.
• Diasporamızın Türkiye’deki üniversitelere ve kamu kurumlarına doğrudan bulundukları ülkeden katkı sağlayacağı programlar geliştireceğiz.
• Üniversiteleri dünya sıralamasında ilk 1000’de yer alan yurt dışındaki öğretim üyelerimizin, misafir öğretim üyesi olarak ülkemizdeki üniversitelerde çalışmaları için gerekli teşviki sağlayacağız.
• Ülkemizdeki öğretim üyelerinin diasporadaki üniversitelerde görev yapan öğretim üyeleri yanında misafir öğretim üyesi olması ve ortak proje yapması için ARGE fonları oluşturacağız.
• Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) fonu almış diaspora öğretim üyelerini ülkemizdeki bir üniversiteyi veya kurumu ev sahibi olarak seçmeleri halinde TÜBİTAK fonlarından ek fon sağlayacağız.
İkinci olarak, uluslararası düzeyde saygın bilim insanlarıyla çalışacağız.
• Dünyada önde gelen bilim insanlarımızla yakın çalışarak fikir göçünün istikametini Türkiye yapacağız.
• Dünyada önde gelen isimlerden oluşan Bilim ve Teknoloji İstişare Kurulu kuracağız. Bu heyetin Türkiye’nin ‘takip değil sıçrama’ eksenli teknoloji politikasının belirlenmesi için önerilerde bulunmasını sağlayacağız.
Üçüncü olarak, teknoloji ve inovasyon bölgelerine elçi atayacağız.
• Teknoloji ve inovasyon bölgelerine “elçi” atayacağız. Elçilerin iki tarafın yetkinliklerini ve kapasitesini değerlendirerek iş birliğini artırmasını sağlayacağız.
• Ülkemizde kurulan veya diasporamızın kurduğu teknoloji ve girişimcilik yapılanmalarında kamu üniversite-özel sektör iş birliğini geliştireceğiz.
Son olarak ise diasporadaki girişimcilerimizi kanatlandıracağız.
• Konsolosluklarımızın üniversitelerdeki öğrenci derneklerimiz, kurucusu diasporamızdan olan “start-uplar” ve şirketler ile iletişimini ve katkılarını geliştireceğiz.
• Ülke olarak katkı verdiğimiz ama geri dönüşünde yetersiz kaldığımız Avrupa Birliği ARGE fonlarını ülkemize çekmek için diasporamızdaki bilim adamlarını, mühendisleri ve girişimcileri teşvik edeceğiz.
***
Sayın Genel Başkanım,
Kıymetli Konuklar,
Aziz vatandaşlarımız,
Uzun bir emek ve çabanın ardından tamamladığımız Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planımızı özetlemeye çalıştım.
Bugün burada zikrettiğimiz pek çok hususun kapsamlı diaspora politikamızın yalnızca temellerini inşa ettiğini düşünüyoruz.
Göç, dinamik bir olgudur.
Yıllar içerisinde Türkiye’den yurt dışına yönelen göçün karakteri ve nedenleri de değişiklik gösterir.
Dolayısıyla yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçları ve sorunları da günden günde değişmekte ve çeşitlenmektedir.
Bu yüzden yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını güncel olarak takip edecek ve sorunların giderilmesi noktasında somut politika önerileri geliştirilecek mekanizmalar inşa edeceğiz.
Eylem planlarımızda bahsi geçen adımlar işte tam olarak bu mekanizmaları inşa etmek içindir.
Dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir insanın sorunlarını çözmek ve ona “Türkiye her zaman benimle” hissini yaşatmak için gerekli olan tüm adımları atacağız.
DEVA Partisi olarak gerçekleştireceğimiz pek çok reformun da temelini oluşturacak olan eylem planımızın ayrıntılarına partimizin internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Eylem planının hazırlanma sürecinde benimle birlikte ter döken, emek harcayan kıymetli çalışma arkadaşlarıma, eylem planımızın hazırlanmasına katkı sunan değerli diaspora temsilcilerine ve akademisyenlere teşekkür ediyorum.
27 Nisan’da başlayacak yurt dışında oy kullanma işlemlerinde tüm vatandaşlarımızı vatandaşlık görevlerini yerine getirerek sandığa gitmeye davet ediyorum.
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

AK Partinin Yurt Dışı Vatandaşlara İlişkin Seçim Vaatleri Hk. Basın Açıklaması
‘Ak Parti yurt dışındaki vatandaşlarımıza seçimden önce vaat veriyor, seçimden sonra ise cezalandırıyor’
DEVA Partili Yeneroğlu, AK Parti’nin yurt dışındaki vatandaşlara yönelik ciddiyetsizliğini eleştirdi. “Otomatik Bilgi Paylaşımında yaptığınız gibi mi vatandaşlarımızın sorunlarını çözeceksiniz” diyen Yeneroğlu, AK Parti yönetimine “Çifte vatandaşlığı desteklemek, askerlikte ödenen döviz miktarını artırmak mıdır?” sorusunu yöneltti. Yeneroğlu, DEVA Partisi’nin önümüzdeki günlerde Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı” açıklayacağını duyurdu.
DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, AK Parti’nin 2023 seçim beyannamesinde yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik vaatlerini değerlendirdi. Almanya’ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak çalışmalarını uzun yıllar boyunca Almanya’da sürdürdükten sonra Türkiye’ye dönen Yeneroğlu, partisinin önümüzdeki günlerde “Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı” açıklayacağını duyurdu.
DEVA’dan seçimden önce bir eylem planı daha geliyor
Eylem planının tüm hazırlıklarının tamamlandığını söyleyen Yeneroğlu, “‘Yurt Dışı Vatandaşlar Eylem Planı’mızı önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Türkiye’nin nasıl bir diaspora politikasına ihtiyacı olduğunu tüm boyutlarıyla ortaya koyacağız” dedi.
‘Eylem planımız yeni bir sayfa açacak’
Yeneroğlu, “Eylem planımız, kapsayıcılığı ile siyasi tarihimizde yurt dışında yerleşik vatandaşlarımıza yönelik yeni bir sayfa açacaktır. Eylem planımızı, mevcut politikaların eksiklerini bilerek ve özellikle yapısal dönüşümü önceleyerek yoğun bir çalışma ile hazırladık. Çalışmamız niteliği itibarıyla yine Türkiye’de bir ilk olacak. Hedefimiz diasporanın tüm renklerine saygı göstererek çoğulcu bir anlayışla anavatan ile olan bağları güçlendirmek, vatandaşlarımızı araçsallaştıran ve yaşadıkları ülkeler nezdinde sorunlara iten yaklaşımları sonlandırmak, hak ve menfaatlerini korumak, ekonomik ilişkileri geliştirmek ve beyin göçünü tersine çevirmektir. DEVA Partisi olarak, yurt dışında yerleşik olan tüm insanımızın sorunlarına deva olmak ve kazanımlarını artırmak için kararlı bir şekilde çalışıp her zaman yanlarında olacağız” ifadelerini kullandı.
‘Akıllarına seçim dönemlerinde geliyor, seçimden sonra da gidiyor’
Yeneroğlu, AK Parti’nin 2023 seçim beyannamesinde konuyla ilgili yer alan vaatleri şu sözlerle eleştirdi:
“Ak Parti’nin aklına yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız seçim öncesi vaatlerle, seçim sonrası ise cezalandırmalarla geliyor. Bunu görmek için 2014 yılından bu yana AK Parti’nin seçim beyannamelerine bakmamız yeterli. Ne yazık ki seçim beyannamelerinde ve 2015 ve sonrası hükümet programlarında verilen sözlerin büyük bölümü tutulmadı, atılan bazı adımlar da sonradan tekrar iptal edildi ve seçmen adeta cezalandırıldı. Şimdi de önceki dönemlerdeki tutulmayan vaatlere bakıp kopyala yapıştır yöntemi izlediklerini anlıyoruz. Tutulmayan sözlerin 2023 Seçim Beyannamesi’ne eklenmesi, ciddi bir güven problemine yol açıyor.”
‘AK Parti, diasporamızı araçsallaştırıyor’
“AK Parti’nin yurtdışı vatandaşlarımızın gerçekliğinden uzak politikaları ve Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinden uzaklaşmasıyla birlikte yurt dışındaki vatandaşlarımız için de ciddi bir yük olmuş, vatandaşlarımız yaşadıkları ülkelerde iktidarın otoriter politikalarıyla özdeşleştirilip daha fazla dışlanmalara maruz kalmıştır. İktidar bir taraftan içerdeki temel toplumsal sorunları büyütürken diğer taraftan yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza fayda sağlayamaz. Bunun dışında diaspora ile ilgili çalışmaların rasyonel bir zeminde, ilgili ülkelerin desteği alınarak ve toplumu ayrıştırmadan yapılması gerekiyor. Oysa iktidar tam tersini ortaya koyarak Türkiye’de yürütülen ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı ve dışlayıcı politika ve uygulamaları yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız arasında da yaymakta hiçbir sorun görmüyor. AK Parti, 2023’te de diasporamızı araçsallaştırıyor.”
‘Çifte vatandaşlığı desteklemek, askerlikte ödenen döviz miktarını artırmak mıdır?’
“Beyannamede çifte vatandaşlık hakkını destekleyeceklerini ifade ediyorlar. Fakat akıl var, mantık var. Çifte vatandaşlık hakkını desteklemek, dövizle askerlikte ödenen döviz miktarını artırmak mıdır? Madem çifte vatandaşlığı destekliyordunuz, soruyorum, gençlerin Türk vatandaşlığından çıkışını tüm ikazlarımıza rağmen niçin hızlandırdınız?”
‘Dövizle askerliği 1000 avroya kadar düşürmüştük’
“Biz, dövizle askerliği büyük uğraşlarımız sonucunda 2016 yılında 1000 avroya kadar düşürmüştük. Madem çifte vatandaşlığı destekliyordunuz, niçin bunu önce 2000 avroya, 2019 yılında da 5 bin 260 avroya çıkardınız? Bunun gençlerin vatandaşlıktan çıkmasına neden olduğunu bilmiyor musunuz?”
‘Otomatik Bilgi Paylaşımında kasıtlı yanlışlarla vatandaşlarımızı mağdur ederek mi onları destekliyorsunuz?’
“İktidar lafa gelince yurt dışındaki vatandaşlarımızın yanındayız derken sadece otomatik bilgi paylaşımındaki yanlış uygulamalarıyla son yıllarda yüz binlerce vatandaşımızı mağdur etmiştir. Sağlıklı bilgilendirmeden kaçınan saydam devlet sorumluluğuna aykırı olarak yurt dışındaki işçileri ve emekçileri cezai müeyyidelerle karşı karşıya bırakmıştır. Israrlı taleplerimize rağmen hazırlık süreci işletmeden ve bilgilendirmeler yapmadan insanları oldu bitti ile karşı karşıya bırakan hükümet aynı zamanda vatandaşlarımızın Türkiye’deki hesaplarından yüksek miktarda döviz birikimlerini çekmelerine ve hesaplarını kapatmalarına da sebep olmuştur.”
‘Aradan geçen zamanda hiçbir çalışma yapılmamış’
“Diasporamıza hizmet sunan kamu kurumları arasında ciddi koordinasyonsuzluk olduğunu biliyoruz. AK Parti’nin daha önce bu durumun çözümüne ilişkin vaatleri olduğunu da biliyoruz. Aradan geçen zamanda hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu da son seçim beyannamesinde itiraf edilmiş.”
‘Vatandaşlarımızın sorunları alt komisyona havale edilemez’
“AK Parti, TBMM bünyesinde Dışişleri Komisyonu altında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Alt Komisyonu kurdu. Oysa vatandaşlarımızın sorunları alt komisyona havale edilemez. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın meseleleri, TBMM’nin önemli gündemlerinden olmak zorundadır. Bunun yolu, TBMM bünyesinde kalıcı bir ihtisas komisyonu kurmaktır. Daimî üst ihtisas komisyonu olarak Yurtdışı Türkler veya Göç ve Diaspora Komisyonu kurmaktır. Bu konudaki taleplerimiz ciddiye alınmamakta, yıllardır geçiştirilmektedir. Başta anayasal düzenlemenin yanında yapısal dönüşüm olmaksızın noktasal iyileştirmelerle yurt dışındaki vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına kalıcı cevap verilemez.”
‘Diaspora alanını rant kapısı haline getirmek izaha muhtaç bir durum’
“Sonuç olarak, AK Parti’nin diasporamıza yönelik kısa vadeli, popülist, ayrıştırıcı, dışlayıcı bir dil kullandığını görüyoruz. Kamu kurumlarına da yansıyan bu dil, diasporamızın kamu kurumlarına olan güvenini zedeliyor. Üstelik liyakatsiz atamalarla diaspora alanını birilerine rant kapısı haline getirmek hakikaten izaha muhtaç bir durum.”

AK Parti Seçim Beyannamesi Hk. Basın Açıklaması
‘İktidarda olduklarını unutmuş olmalılar’
DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün (11 Nisan) açıkladığı AK Parti 2023 Seçim Beyannamesi’nde yer alan vaatlere ilişkin yaptığı açıklamada iktidara, “Bu zamana kadar niye yapmadınız? Saf olsaydık, hatanızdan ders çıkardığınıza inanırdık” sözleriyle yüklendi. Yeneroğlu şunları söyledi:
‘AK Parti’de tuhaf bir mekanizma gelişti’
“AK Parti’de tuhaf bir mekanizma gelişti. Sorumluluklarının bazılarını seçim döneminde hatırlıyorlar. Sonra da bunları vaat diye bir araya getirip Seçim Beyannamesi yazıyorlar. Oysa sorun; AK Parti yönetimindeki arkadaşlarımızın adalet bilincinden çok uzaklaşmış olmasıdır. Bu durumda istedikleri kadar vaatte bulunsunlar, hiçbir işe yaramaz. Daha iki sene önce açıkladıkları İnsan Hakları Eylem Planı’nı gördük. Vaatlerin üçte ikisi bile yerine getirilmedi.”
‘Bu zamana kadar niye yapmadın?’
“5 yılda bir seçime gidiyoruz. Diyelim ki aradan 4 yıl 10 ay geçiyor. Son 2 ay kala, ‘4 yıl 10 ayda yaptıklarımın tam tersini yapacağım’ diyerek oy istiyorlar. Bu zamana kadar niye yapmadınız? Saf olsaydık, hatanızdan ders çıkardığınıza inanırdık. Bu vaatler ciddiyetsizliktir. Sorunu ortaya çıkaranlar çözümün mimarı olamazlar. Gören de Türkiye’yi değil de bir başka ülkeyi yönettiklerini sanacak. Gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz.”
“AK Parti, ‘Şayet iktidar olursam, parti kapatma zorlaşacak’ diyor”
“Bir başka ofsayt da parti kapatmayla ilgili. Cumhurbaşkanı ve ortağı bir siyasi partiyi kapattırmak için uğraşıyor. AK Parti de ‘Şayet iktidar olursam siyasi parti kapatma zorlaşacak’ diyor. Haberleri olsun, zaten iktidardalar. Ayrıca beyannamede, Kürtçe tiyatro oyunlarının sahnelenmesini mümkün hale getirdiklerini yazmışlar. Oysa daha geçen sene Mersin’de, Adana’da Kürtçe tiyatro oynanması yasaklandı.”
‘Mülakatlarla hakkına girdiği insanlardan özür dilemeli’
“Mülakatın kaldırılması talebimizi DEVA Partisi’nin eylem planlarında ve Millet İttifakı’nın ortak belgelerinde defalarca işledik. Kamuda mülakat nedeniyle hayallerinden ve hatta hayatlarından vazgeçen gençleri bir gün bile unutmadık. Sayın Cumhurbaşkanı mülakatı kaldırma vaadinde bulunuyorsa, önce mülakatla hakkına girdiği insanlardan özür dilemeli.”
‘Biz o kadar unutkan değiliz’
“AK Parti yönetimi, şayet iktidara gelirse AİHM ile iş birliklerini geliştireceklerini vaat ediyor. İktidarda olduklarını unutmuş olmalılar. Ama biz o kadar unutkan değiliz. Her fırsatta hukuku ayaklar altına alan uygulamaları hatırlıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın AİHM’e yönelik ‘Tanımayız’ sözlerini, ‘Hukuk arkadan gelsin’ diyen bakanları, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayanları Bakan Yardımcısı yapanları, hakimleri AİHM kararlarına uymaması için baskı hatta tehdit edenleri unutmuyoruz.”
‘Vatandaşlarımız niye itibar etsin?’
“Mesela bundan sonra suç ve cezanın şahsiliğinin esas alınacağı söyleniyor. Demek ki bu zamana kadar insanlara akrabalarının eylemleri gerekçesiyle haksızlık yapılmış. Bu mağduriyetleri yaşayan binlerce vatandaşımız bugün bu beyannameye niye itibar etsin?”
‘İfade özgürlüğü vaadi evlere şenlik’
“İfade özgürlüğünde yeni dönem açacağı vaadi de evlere şenlik. Yıkılan evinin önünde röportaj veren depremzedenin dahi hapse girmekten korktuğu bir dönemde bu vaatler insanlarla açık açık dalga geçmektir.”
‘Servet Turgut’un ahı var’
“Beyannamede göze çarpan bir diğer başlık, işkenceye sıfır tolerans… Van’da helikopterden atılan Servet Turgut’un ağır işkence ile öldürülmesinin sorgulanmasına bile müsaade edilmedi. Bu iktidarın üstünde Servet Turgut’un ahı var.”
‘Adalet varsa ekonomi de iyidir’
“Bir ülkede hukuk ne kadar korunuyorsa o ülkede o kadar refah vardır. Adalet varsa ekonomi de iyidir. Ancak bu halde vatandaş huzur içinde yaşayabilir, ocağında yemek kaynatabilir, çocuğuna mama alabilir, kredilere muhtaç olmadan yaşamını sürdürebilir. Bugün ne hukukun ne adaletin ne de refahın esamisinin okunmadığı ülkemiz işte bu nedenle, önemli bir yol ayrımındadır. Önümüzdeki seçimlerde bizi iki tane seçenek beklemektedir. Ya hukukun üstün olduğu bir sistemi hep birlikte inşa edeceğiz ya da tek bir kişiye bağlı ve bizi yoksulluğa mahkum eden hukuk tanımaz zihniyete mahkum olacağız. Daha adil bir Türkiye’yi hep birlikte inşa etmek umudunu taşıyoruz. Karar milletimizin.”

5 Nisan Avukatlar Günü Hk. Basın Açıklaması
Adil Bir Düzen İçin, Avukatlık Mesleği İvedilikle İyileştirilmelidir
Türkiye ne yazık ki, anayasanın ve hukukun ayak bağı olarak görüldüğü koyu bir karanlıktan geçmektedir. Ülkemiz; hukuk devletinin en asgari şartlarının, kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının dahi yok sayıldığı tam bir hukuksuzluk içerisinde yönetilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir dönemde, esasen yürütmeyi denetlemekle görevli yargı da bu hukuk tanımaz uygulamaların bir parçası haline gelmiş durumdadır.
Yargı bağımsızlığına güvenin kalmadığı, sistemin adalet ihtiyacına cevap veremediği bu dönemde, savunma makamını temsil eden, doğası gereği bağımsız ve özerk olan avukatların yargı süreçlerindeki önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Ancak, son yıllarda avukat mesleği ciddi bir şekilde aşındırılmış ve yargı sisteminde yapılan düzenlemelerle sistematik olarak itibarsızlaştırılmıştır.
Avukatlar, yargının kurucu unsurlarından biri olarak bir kamu hizmeti icra etmelerine rağmen ekonomik sorunlar sarmalına hapsedilerek günümüz ekonomik krizinde de kendi hallerine bırakılmışlardır. Çok sayıda avukat, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin avukatların zorunlu giderlerini ve sürdürülebilir çalışma maliyetlerini karşılayamadığı, avukatlık mesleğine yaraşır ve meslek onuruna uygun bir hayat standardı sağlayamadığı ortadadır. Keza, avukatların ekonomik açıdan desteklenmesine ilişkin sözde tedbirler öngören 7. Yargı Paketi dahi, avukatların içinde bulunduğu sorunların giderilmesi bakımından yetersiz olup, iktidarın avukatların sorunlarına yaklaşımının ne kadar gerçeklikten uzak olduğunu ortaya koymaktadır.
Bir taraftan ekonomik sorunlarla mücadele eden avukatlar, diğer taraftan savunma dokunulmazlığının yok sayılması nedeniyle görevlerini tehdit, baskı, misilleme veya taciz korkusu altında yerine getirmeye çalışmaktadır. Avukatların mesleklerini icra ettikleri her ortamda şiddete maruz kaldığı, dahası öldürüldüğü açıkken avukatların güvenliğini sağlayacak bir düzenleme de hala yapılmamaktadır.
Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişiklikle getirilen çoklu baro uygulaması da mesleğe vurulan en ağır darbelerden birisidir. Muhtelif kamu kurumları iş ve dosyalarının iktidar yanlısı ikinci baroya kayıtlı üyelere vermesi mesleğin niteliği ile bağdaşmayan ayrımcı uygulamaları da daha belirgin kılmıştır.
DEVA Partisi olarak, yargının kurucu unsurlarından biri olan avukatlık mesleğinin özgür bir şekilde ifa edilmesi, bunun içinse avukatın ekonomik olarak da bağımsızlığını koruyabilmesi gerektiğini savunmaktayız. Biliyoruz ki; yargı bağımsızlığının ve demokrasinin güçlendirilmesinin yolu, avukatlık mesleğinin hukuka aykırı sınırlamalar olmaksızın, ekonomik kaygılar altında ezilmeksizin etkili bir şekilde icra edilmesinden geçmektedir.
Bu inancımızın bir gereği olarak, Haziran 2022’de yayınladığımız ‘Adil Yargı Eylem Planı’mızda ‘Avukatları Güçlendireceğiz’ ana başlığı altında, avukatlık mesleğinin icrasını zorlaştıran, ayrımcılığa neden olan, adil yargılama ve savunma haklarının özünü ihlal eden tüm uygulamalara son vermeyi hedeflediğimiz 11 çözüm önerisine yer vermiş bulunmaktayız.
Sunduğumuz çözüm önerilerimizle avukatlık mesleğine anayasal statü kazandıracağız. Baroların etkinliğini artıracak, çoklu baro modeline son vereceğiz. Savunma makamını güçlendirecek, avukatların mesleki, ekonomik ve sosyal açıdan maruz kaldıkları sorunları ivedi şekilde çözeceğiz. Mesleğin icrasını zorlaştıran, ayrımcılığa neden olan, adil yargılama ve savunma haklarının özünü ortadan kaldıran tüm uygulamalara son vereceğiz. Genç avukatlarımızı destekleyecek, meslek hayatlarının başlangıcında yanlarında olacağız.
DEVA Partisi adına, 5 Nisan Avukatlar Günü vesilesiyle savunma makamını temsil eden bütün avukatların baskı altında tutulmadan, meslek onuruna yaraşır ekonomik koşullarda mesleklerini icra edebilmesinin bağımsız ve tarafsız yargının tesis edilmesi noktasında gerekli politikaların hayata geçmesi hususunda hep birlikte mücadele etmemiz gerektiğini tekrar hatırlatıyorum. Bu minvalde, gerek baskı gerekse de ekonomik zorluklar altında mesleklerini icra etmeye çalışan tüm avukatların 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyor, mesleki faaliyetleri sırasında öldürülen ve yaşadığı sorunlar nedeniyle intihar eden ve deprem felaketinde kaybetmiş olduğumuz tüm avukat meslektaşlarıma Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

Türkiye Tek Yürek Kampanyasında Toplanan Bağışların Akıbeti Hk. Soru Önergesi
06 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Gaziantep ve Kahramanmaraş olmak üzere Adıyaman, Şanlıurfa, Hatay, Malatya, Diyarbakır, Adana, Osmaniye ve Kilis illerimizi etkileyen depremlerde mevcut verilere göre 50.000’den fazla vatandaşımız vefat etmiş, 120.000’den fazla vatandaşımız yaralanmış ve milyonlarca vatandaşımız da mağdur olmuştur.
15 Şubat 2023 tarihinde yapılan ve birçok ulusal kanaldan canlı olarak yayınlanan “Türkiye Tek Yürek Kampanyası” ile AFAD ve KIZILAY için iki ayrı IBAN numarası verilmiş ve AFAD’a 115 milyar TL civarında yardım ve bağış toplanmıştır. Konuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın basına yansıyan açıklamalarında bahse konu bağışların sadece 84 milyar 400 milyon TL’lik kısmının AFAD’ın hesaplarına yatırıldığı, kalan bağışların ise söz veren bağışçılar tarafından ödenmediği belirtilmektedir.
Bu bağlamda;
1. “Türkiye Tek Yürek Kampanyası” kapsamında ne kadar bağış toplanmıştır? Bağışların bugün itibariyle ne kadarı ödenmiştir?
2. Canlı yayına bağlanıp bağış yapacaklarını belirten ancak söz verdikleri tutarda bağışı yapmayan kişi ve kurumlar kimlerdir?
3. Şu ana kadar toplanan bağışlar herhangi bir kuruma aktarılmış mıdır? Aktarılmışsa hangi kurumlara ve ne kadarı aktarılmıştır?
4. Aktarılan bağışların bugüne kadar ne kadarı deprem bölgesinde kullanılmıştır? Kullanıldı ise bu bağışlar ile hangi çalışmalar yapılmıştır?
5. AFAD resmî web sitesinde 2021 ve 2022 yıllarına ait Finansal Tablolar ve Mali Veriler neden yayınlanmamaktadır?

İktidarın Hukuk Karnesi ve İnsan Hakları Eylem Planı Takip Raporu Hk. Basın Toplantısı
Ekranları Başında Bizleri Takip Eden Saygıdeğer Vatandaşlarımız,
Çok Değerli Basın Mensupları,
Hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum,
Bugün sizlere iktidarın insan hakları karnesinden ve iki yıl önce İnsan Hakları Eylem Planı adı altında dünya aleme ilan edilen vaatlerden bahsetmek istiyorum.
Öncesinde sizinle uluslararası kuruluşların dünya çapında yapılan bazı verilerini paylaşacağım. Son yıllardan ders almamız ve yoksulluğun neden derinleştiğini iyi anlamamız için bu sayıları iyi okumamız gerekiyor çünkü.
2012 yılında yani milli gelirin en yüksek olduğu yıllarda Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 58. sırada yer alıyorduk. Sonraki yıllarda 80., 99., 108. sıraya kadar geriledik. Bugün ise bu endekste 116. sırada yer alıyoruz.
Çok açık ki, hukukun üstünlüğüne olan bağlılık azaldıkça milli gelirimiz ve ekonomik refahımız da azaldı. Hukuksuz bir düzen, yoksul bir düzeni de ne yazık ki beraberinde getirdi.
Endeksten utanç verici bir detay da vermek istiyorum: İran, Sudan, Etiyopya gibi ülkelerle aynı klasmandayız. Lübnan, Rusya, Meksika gibi ülkelerin ise daha gerisinde yer alıyoruz.
Freedom House’un bu yılki raporuna göre Türkiye, 2018’den bu yana olduğu gibi özgür olmayan bir ülke. Altını çiziyorum arkadaşlar; “ÖZGÜR DEĞİLİZ.” Dünya alem bize bunu açık açık söylüyor. Aynı rapora göre ülkemiz 2023’te özellikle hak ihlalleri bakımından incelenmesi gereken kara listede yer alıyor.
Adaletin yok edildiği, kurumların çalışmadığı, kuralların tanınmadığı, hukuk devletinin ayaklar altına alındığı bir ülkede elbette bu tablo olağandır.
Bu tablonun en can yakıcı tarafı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Hukuk sadece hukuktan ibaret değil. İşte o yüzden de hukuk yani kurallar ne kadar korunuyorsa bir ülkede ekonomik refah da o kadar sağlanıyor. Yani ne kadar hukuk, o kadar refah. Ne kadar hukuk o kadar kalkınma. Ne kadar hukuk, o kadar zenginlik!
Yani adalet varsa, vatandaşlarımızın ocağında yemek kaynıyor demektir. Ne kadar adalet, o kadar ocakta yemek… Ne kadar hukuksuzluk varsa da işte o kadar yoksulluk, o kadar yasaklar, o kadar yolsuzluk var demektir.
Bugün hukukun ayaklar altına alınması nedeniyle orta ve dar gelirliler için maalesef en temel ihtiyaçlar dahi ulaşılamaz durumda…
Bunu sadece muhalefet olarak biz söylemiyoruz, uluslararası kurumlar da bunu söylüyor, vatandaşlarımız bunu haykırıyor.
Bakın, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 2012’de 52. sırada yer alırken 2015’te 66. sıradaydık. 2022 yılında ise 101. sırada yer alıyoruz. Türkiye son 10 yıl içinde en çok puan kaybeden ülkeler arasında.
Cumhurbaşkanı diyor ya: “Nereden nereye”. Aynen öyle: “Nereden nereye”.
Dünya Mutluluk Endeksi’nde 106. sıraya kadar düştük. Endekste, Irak, Filistin, İran ‘dan da geride yer alıyoruz. Listede son sıralardayız. Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında, bizim kadar mutsuzu yok.
Az evvel demiştim, dünya alem bize “özgür değilsiniz” diyor, bir de “mutsuzsunuz” diyor.
Bu sebeple gençlerimiz artık ülkemizde yaşamak istemiyor, bu sebeple vatandaşlarımız yoğun olarak AB ülkelerine iltica ediyor. Bakın AB ülkelerine ilk kez iltica başvurusu yapanların ülke sıralamasında savaşın veya anarşinin yaşandığı Suriye, Afganistan ve Venezuela’dan sonra Türkiye olarak 4. sıradayız.
Değerli basın mensupları,
Sevgili vatandaşlarımız,
Malumunuz 2 Mart 2021 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından büyük bir lansmanla kamuoyuna duyurulan İnsan Hakları Eylem Planının üzerinden tamı tamına 2 yıl geçti. 2 koskoca yıl.
Eylem planının açıklanmasından sonra üç yargı paketi hayata geçti. Salı günü Genel Kurul’da kabul edilen 7. Yargı Paketi ile toplamda dört yargı paketi yürürlüğe girmiş olacak.
Peki bu kadar yasal düzenlemenin yapıldığı ülkemizde hak ihlalleri önlenebildi mi?
Hukuk devletinin asgari gereklilikleri tesis edilebildi mi?
Adalette en ufak bir iyileşme sağlanabildi mi?
Elbette ki koskoca bir hayır.
Bugün gün gittikçe artan şekilde hukuk devletinin en asgari şartlarının dahi sağlanmadığı, kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının görmezden gelindiği zorba bir anlayışla yönetiliyoruz; daha doğrusu savruluyoruz.
Temel haklar yok sayılıyor. Hukukun araçsallaştırıldığı, işkence ve kötü muamelenin ciddi biçimde yaygınlaştığı karanlık bir dönemden geçiyoruz.
Bu ne demek biliyor musunuz? Demek ki, “yargı reformu yapıyoruz” diyenler samimi falan değil, amaçları da hukuk çerçevesine dönmek değil. En temel hakları ellerinden alınan vatandaşlarımız onların umurlarında dahi değil.
Demek ki, yargı paketleriyle yapılmak istenen, hukuka, adalete susamış milyonları sadece bir süre avutmak, başka bir şey değil. O zaman da söylemiştik, tekrar söylüyoruz, iki senedir söylüyoruz: Pansuman tedbirlerle yargının kronikleşmiş sorunları çözülemez.
Adalet bilincinden uzak istediğiniz kadar kanun hazırlayın hiçbir işe yaramaz; yaramıyor da zaten.
Bu sebeple bu iktidarın İnsan Hakları Eylem Planı da kara mizah olarak tarihte yerini aldı. Adını dahi hak etmeyen bir samimiyetsizlik belgesi olmanın ötesine geçemedi.
Bu eylem planı iktidarın hukuka makyajından başka bir şey değildir. Her yerinden akıyor, yüzüne gözüne bulaşıyor.
DEVA Partisi olarak, eylem planında yer alan hedeflerden gerçekleştirilenleri ve gerçekleştirilmeyenleri ayrıntılı olarak çalıştık.
‘İnsan Hakları Eylem Planı Takip Raporu’muz ile vaat ettikleri ancak hayata geçirmedikleri tabloyu ortaya koyduk.
Eylem planındaki 2 yıllık 285 hedeften yalnızca 111’inin hayata geçirildiğini tespit ettik. Yani 2 yıllık toplam 285 vaadin tam 174’ü yerine getirilmedi.
Yani söz verilen eylemlerin neredeyse 3’te 2’si yerine getirilmedi.
Söz verilip de yapılmayan eylemlerle ilgili son günlerde kamuoyuna da yansıyan bazı hukuksuzluklar üzerinden örnekler vereceğim.
1. İnsan hakları eylem planında sorunun çözüleceğine ilişkin söz verilmesine rağmen keyfi tutuklamalar hala devam etmektedir.
BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, son yıllarda Türkiye aleyhine çok sayıda keyfi tutukluluğa ilişkin karar verdi. Ne yazık ki hala bu kararlar uygulanmıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da benzer şekilde uygulanmıyor. Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi geçtiğimiz hafta yargı kararları uygulansın diye acil çağrı yapıyor. Birçok insanın haksız olarak tutuklandığına ilişkin kararlar, Konsey’in çağrısına rağmen uygulanmıyor. Sayısız insan, kendilerine özel düşman hukuku uygulandığı için cezaevinde.
Daha da trajikomik olanı, Eylem planında hedeflerden biri de “AİHM ve BM İnsan Hakları Konseyi olmak üzere uluslararası insan hakları mekanizmaları ile iş birliğinin geliştirilmesi”.
2. Eylem planında “Yargı Bağımsızlığı Ve Adil Yargılanma Hakkının Güçlendirilmesi” adlı bir ana başlık var. Vaatlerin çoğu yerine getirilmediği gibi iktidar Demokles’in kılıcını hakim ve savcıların tepesinde tutuyor.
Cumhurbaşkanı doğrudan yargıçlık yapıyor.
İktidarın, Anayasa Mahkemesinin görevini yerine getirmeye çalışan üyelerini devamlı tehdit ederek hizaya getirmeye çalışmasının adeta normalmiş gibi algılandığı akıl almaz bir dönemdeyiz.
3. Birkaç hafta önce vatandaşın güvenliğinin sağlanamadığı bir futbol müsabakasında Amedspor’a tamamen ırkçı saiklerle gerçekleştirilen fiziksel ve sözlü saldırıların görüntüsü halen gözlerimizin önünde.
Oysa eylem planında Nefret Söylemi ve Ayrımcılıkla Mücadelede Etkinliğin Artırılması” için ayrı bir başlık açılmış. 9 tane de hedef belirlenmiş ve fakat elbette hiçbirisi yerine getirilmemiş.
Bu başlıktaki görevlerin İçişleri Bakanlığına verilmesiyle zaten kaderi ortaya konulmuştu.
4. Medyanın üzerinde iktidarın sopası olarak çalışan RTÜK saçma sapan gerekçelerle her gün ceza yağdırmaya, ekranları karartmaya devam ediyor. İnternet platformları bütünüyle erişime kapatılıyor. Cumhurbaşkanına hakaret soruşturmaları 200 bini aştı.
İfade ve basın özgürlüğü askıya alınmış vaziyette.
Oysa eylem planında tam bir ana başlıkta ifade özgürlüğünün nasıl güçlendirileceğine dair masallar anlatılıyor.
5. Eylem planında işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalara ilişkin veri tabanı oluşturulacağı vaat edildi. İşkenceye sıfır tolerans anlayışı kapsamında, daha önce adli suçlar için yapıldığı gibi disiplin suçlarında da zamanaşımının kaldırılacağı söylendi.
Ancak ülkemiz, son yıllarda sayısız işkence ve kötü muamele iddiası ile karşı karşıyadır.
Tabi ki bu sözler de yerine getirilmedi.
Henüz birkaç gün önce, Diyarbakır Lice’de bir çocuğun kolluk görevlileri tarafından dövüldüğü, elleri ve ayakları bağlanarak Kürtlere küfretmeye zorlandığı haberlerini dehşete düşerek okuduk.
6. Eylem planında ayrımcılıkla mücadelede etkinliğin artırılacağı söyleniyor ancak KHK’lıların, depremzede vatandaşlar için sağlanan kira desteği, kredi, yurtlarda barınma gibi imkanlardan yararlandırılmadığı sistematik bir kötülükle karşı karşıyayız.
Yani sözüm ona ayrımcılıkla mücadele edeceğini söylüyor ama yaşadığımız en büyük felakette bile depremzedeler arasında ayrımcılığı sürdüren bir sistemden söz ediyoruz.
7. İnsan Hakları Eylem Planında aile içi şiddete özel bir bölüm ayrılarak aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetle mücadelenin etkinliğinin arttırılmasının hedeflendiği belirtilmiştir.
Ancak aradan geçen iki yıl içinde önce İstanbul Sözleşmesinden çıkılmış, şimdi de 6284 sayılı Kanunun varlığı tartışmaya açılmıştır.
Kadınlara yönelik şiddet, ülkemizin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. İstatistiklere göre son yıllarda giderek artan kadına yönelik şiddet neticesinde neredeyse her gün en az bir kadın cinayeti gerçekleşmektedir.
Devlet bu cinayetleri önlemek için üzerine düşeni gereği gibi yerine getirememekte, risk altındaki mağdur kadınları korumakta büyük zafiyet göstermektedir.
Böyle bir dönemde, AK Partili bakanlar ve grup başkan vekilleri dahi bu konuda baskı altına alınmış. Hatta AK Parti Grup Başkan vekili Sayın Özlem Zengin 6284 sayılı kanunu savunduğu için tehditler aldığını ifade etmiş fakat partisi, özellikle de kendi bekalarını toplumdaki tüm kadınların, çocukların bekalarından üstün gören partililer tarafından yalnız bırakılmıştır.
Kendi grup başkan vekiline sahip çıkmayan, baskı ve tehditlere maruz kalmasına göz yuman bir iktidardan, kadınların haklarını korumasını beklemek de elbette abesle iştigal olurdu.
AK Parti Grup Başkan vekili Sayın Özlem Zengin’e yaşadığı ağır baskılar ve tehditler sebebiyle geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, baskılara ve tehditlere karşı, şiddet karşısındaki her bireyin amasız fakatsız yanında olduğumuz gibi kendisinin de yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.
8. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yıllardır müsaade edilmiyor. Her gösteri en sert şekilde bastırılıyor. Temel haklarını kullanan insanlar darp ediliyor.
Dünya için sıradan bizim için ise imkansız olan örnek vereyim. Geçtiğimiz günlerde İsrail’de Yüksek Mahkeme’yi etkisiz kılacak ve yargıçların siyasi iktidar tarafından atanmasına sebep olacak bir yargı reformu 600 bin kişinin protesto etmesi sonucu askıya alındı.
Eylem planında ise toplantı ve örgütlenme hakkının güçlendirilmesi vaat edilirken bu hedeflerin tabii ki hiçbiri yine yerine getirilmemiştir.
Değerli basın mensupları,
Kıymetli vatandaşlarımız,
İnsan Hakları Eylem Planında vaat edilen ancak gereği yerine getirilmeyen hedefler saymakla bitmez.
Ancak artık adaletsizlik ve hukuksuzluklarıyla her türlü kötülüğü meşru görüp sıradanlaştırdıkları bu devrin de inşallah sonuna gelmiş bulunuyoruz.
İktidarının ilk yıllarında hayırlı ve güzel işlere imza atan fakat sonra giderek otoriterleşen, hukuk devletini ve demokrasiyi yok sayan, millete tepeden bakan, ülkeyi 90’ların karanlığına hapseden, mafyaya ve çetelere teslim etme noktasına getiren AK Parti için yolun sonu gelmiştir.
En temiz duygularla 20 yıldır AK Partiye destek veren vatandaşlarımız; müteahhit, siyasetçi ve bürokratların kirli ilişkilerine kurban edilmiştir. Devlet hesap verme ve sorumluluk ilkeleri yerine, yapanın yanına kar kaldığı “helalleşme” söylemleriyle yönetilir hale gelmiştir.
Ülkeyi yönetenlerin işlediği suç ve günahlar, millete çektirdikleri eziyetler milletimizin manevi duyguları sömürülerek kapatılmaya çalışılmıştır.
Millete verdiği en büyük söz ‘adalet’ olan AK Parti, iktidarı kaybetmemek uğuruna girdiği kirli ilişkilerle iyice zalimleşmiş ve koca bir ülkeyi uçurumun kenarına getirmiştir.
Bizler güzel ülkemizi uçurumun kenarından kurtarmak sorumluluğundayız.
15 Mayıs 2023 sabahı, Türkiye’nin en öncelikli gündemi acil bir yargı ve temel haklar reformunun yapılması olmalıdır.
Yolumuzun uzun olduğunun, işimizin meşakkatli olduğunun, yükümüzün ağır olduğunun farkındayız. Ancak adalete susamış milletimizin dertlerine DEVA olmak zorundayız.
Aziz milletimiz bilsin ki, DEVA Partisi olarak, gelecek nesillere evrensel standartlarda bir hukuk devleti ve gerçek bir demokrasi bırakmaya kararlıyız. Hedefimiz tam demokrasi.
Türkiye’yi kısır tartışmaların, günlük siyasi hesapların, sloganların, koltuk kavgalarının ve menfaat çekişmelerinin girdabına teslim etmeyeceğiz.
Herkesin kendini birinci sınıf vatandaş hissettiği; özgür ve demokratik bir hukuk devletini hep birlikte inşa edeceğiz.
Elbette kolay olmayacak ama hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye zengin ve müreffeh insanların barış ve huzur içinde yaşadığı bir ülke olacak.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

TBMM Genel Kurulu’nda Görüşülmekte Olan 7. Yargı Paketi
TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan 7. Yargı Paketi ile icra ve iflas hukukundan, noterliğe, ceza muhakemesinden, infaz hukukuna, avukatlık ve adli yardımdan, arabuluculuğa kadar birçok konuda düzenlemeler yapılmaktadır. Üzülerek belirtmeliyim ki Yargı Paketi, kronikleşmiş hiçbir soruna çözüm üretmediği gibi yargının iktidar tarafından esir alınışını perdelemekten dahi aciz bir çabadır.
Türkiye her geçen gün gittikçe artan şekilde hukuk devletinin en asgari şartlarının dahi sağlanmadığı, kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının görmezden gelindiği zorba bir anlayışla yönetilmektedir. Temel hakların yok sayıldığı, hukukun araçsallaştırıldığı, işkence ve kötü muamelenin ciddi biçimde yaygınlaştığı karanlık bir dönemden geçmekteyiz. İktidarın yargıyı kontrol altına alarak bir araç olarak kullandığı acı örnekleri her gün görmekteyiz. Sayısız masum insan sırf iktidar böyle istiyor diye hukuka aykırı bir şekilde cezaevlerinde tutulmakta, düşman hukukuna maruz bırakılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmamakta, Anayasa Mahkemesi bir yandan hülle/kontrollü atamalarla hizaya getirilmeye çalışılmakta; bir yandan da görevini yerine getirmeye çalışan üyeler devamlı tehdit edilmektedir.
Böyle bir ortamda, bu yargı paketi ile iktidar sadece göz boyamaya ve pansuman tedbirlerle günü geçiştirmeye çalışmaktadır. Ancak temel sorunları göz ardı eden bu tutumla kronikleşmiş sorunların çözülmeyeceği ve hukukun iktidar tarafından sistematik şekilde yok sayılışının da unutulmayacağı açıktır.
Paketin 26. maddesinde “çocuğunun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün cezasının infazının ertelenmesi” için İnfaz Kanununda önemli bir değişikliğe yer verilmiştir. Bu düzenleme için aylarca haykırdık. Bu süreçte çok canlar yandı, hasta çocuklar anne şefkatinden, adaletsiz bir biçimde cezaevine mahkûm edilen anneler ise çaresizlikten yandı tutuştu. Söz konusu düzenleme olumlu görünse dahi yaşatılan ağır zulme karşı sadece artan kamuoyu tepkisini yatıştırma amaçlı bir düzenlemedir. Bu hakkın sadece kadın hükümlüye sağlanması, erkek hükümlüler için bu imkânın getirilmemesi de önemli bir eksikliktir. Genel Kurul görüşmelerinde teklifin eşitlik ilkesi gözetilerek erkek hükümlüyü de kapsayacak şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca söz konusu düzenleme için tam teşekküllü hastanelerden alınan raporla yetinilerek Adli Tıp Kurumu onayının kaldırılması da işlemlerin kolaylaştırılması için önemli olacaktır. Bu değişikliğin de görüşmelerde dikkate alınması gerekir.
Pakette yer alan diğer bir değişikliğe göre, uzun yargılamalar nedeniyle yapılan bireysel başvuruların Tazminat Komisyonu tarafından incelenmesi öngörülmekte ve oluşacak iş yükü gözetilerek Komisyonun üye sayısı 5’ten 9’a çıkarılmaktadır. Bu düzenleme, bir reform olmaktan çok yargı sisteminin getirildiği trajik halin itirafıdır. Anayasa Mahkemesinin son istatistiklerine göre, 2012-2023 tarihleri arasında verilen ihlal kararlarının %80’i makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesine ilişkindir. Bu sayıyı azaltmak için gerekenleri yapmak yerine, bu başvurulara bakacak kurulları genişletmek elbette bir reform olamaz.
Yargı paketinde yer alan düzenlemelerden bir diğeri de avukatların ekonomik açıdan desteklenmesine ilişkin tedbirlerdir. Bu tedbirler olumlu olmakla birlikte özellikle mesleğe yeni başlayan avukatların yaşadığı sorunların giderilmesi bakımından yetersizdir. Mesleğe yeni başlayanlar da dahil olmak üzere avukatların ekonomik açıdan desteklenmesine ilişkin şu hususların da yargı paketinde yer alması gerekmektedir:
- Mesleğe yeni başlayan avukatlar ve kıdemli avukatlar fark etmeksizin avukatlık hizmetlerinde alınan %18 KDV oranı, %8’e düşürülmelidir. Ayrıca, hak arama hürriyetinin etkin kullanımının kolaylaştırılması amacıyla, avukatlık hizmetinden yararlanan iş sahiplerine ilave külfet getiren ve hali hazırda %20 olan gelir vergisi tevkifatı oranında da indirime gidilmesi gerekmektedir.
- Avukatların CMK, adli yardım hizmetleri karşılığında tanzim ettiği makbuzların ödemesi düzensiz bir şekilde yapılmaktadır. Bu hizmetlerin karşılığının ödenmesi için bir süre belirlenmelidir.
- CMK gereğince görevlendirilen müdafi ve vekillere yapılan ödemeler ile Adli Yardım kapsamında görevlendirilen vekillere yapılan ödemeler son derece düşük olup, her iki tarife de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Seviyesine çıkarılmalıdır.
- Beraat eden sanık lehine hükmedilen vekâlet ücretlerinin ödemelerinin düzenli ve belirli bir süre içerisinde yapılması sağlanmalıdır.
- Kamu avukatlarının özlük hakları iyileştirilmelidir.
Yargı paketinde yer alan diğer bir düzenleme ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyecek olan merciin inceleme yetkisinin artırılması öngörülmektedir. İtiraz merciin inceleme yetkisinin artırılması her ne kadar olumlu olsa da öngörülen düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararında dikkat çektiği sorunları gidermeye yeterli değildir. Bu düzenlemenin kapsamı da Anayasa Mahkemesi kararına uygun olarak gözden geçirilmelidir.
Uygulamada itiraz incelemeleri büyük bir oranla ret kararı ile sonuçlanmakta ve inceleme yüzeysel olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz kanun yolu yerine istinaf kanun yolunun öngörülmesi ve usul ve esas bakımından incelemenin istinaf mahkemeleri tarafından yapılması gerekir.
Hukuk devletini reddeden bir iktidardan bu sorunlara deva olmasını beklemek zaten abesle iştigaldir. İktidarın Demokles’in kılıcını hâkim ve savcıların tepesinde tuttuğu bir ortamda 7 yargı paketi değil, 100 yargı paketi de hazırlasa hepsi işlevsiz ve yetersiz kalacaktır.
Tekrar vurgulamak isterim ki; hukuk devletinin asgari gereklerinin yerine getirilmediği, kuvvetler ayrılığının tesis edilmediği ve temel hakların yok sayıldığı bir ortamda, bu yargı paketi de hiçbir işe yaramayacaktır. Hukuksuzluğu sıradanlaştıran bu iktidarın hukuk sisteminde açtığı derin yaralara çare olamayacağı açıktır.
DEVA Partisi olarak, kurulduğumuz ilk günden beri iktidarın hukuksuzlukları ile mücadele ediyoruz. Seçimlerden sonra Türkiye’nin bu karanlık günleri aşması, hukukun üstünlüğüne inanan ve demokrasiyi özümseyen yöneticilerle birlikte yasama-yürütme-yargı erklerinin uyum içinde birbirinden bağımsız çalıştığı bir sistemi inşa etmek için de mücadelemize devam ediyoruz.