Tarihte kadınlar ekonomik, siyasal ve toplumsal alanlarda eşit katılım gösterebilmenin mücadelesini her daim vermişlerdir ve vermeye de devam etmektedirler. Günümüzde farklı birçok konuda kazanımlar elde edilmiş olsa da maalesef bu durumun geçerli olmadığı alanlar mevcudiyetini korumaktadır. Kadınların ekonomide eşit gelire sahip olduğu, siyasette daha fazla temsil edildiği ve diğer alanlardaki tüm haklarını ayrımcılığa uğramadan aradıkları bir toplum ideali elzemdir. Her bir kadının kendi inanç ve değerleri doğrultusunda eşit katılım sağlayabileceği toplumsal şartları inşa etmek ise hepimizin görevidir.
Acıdır ki, günümüzde kadınlar hala sömürü, taciz, şiddet ve cinayet kurbanı olmaktadırlar. Kadının toplumda görmesi gereken saygıyı ve değeri ne yazık ki görmediğini ülkemizdeki istatistiksel veriler açık bir şekilde ortaya koymaktadır. 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440 kadının; geçtiğimiz Ocak ve Şubat ayları içerisinde ise 74 kadının cinayete kurban gitmiş olması toplumsal bilinçlenme adına siyasetin, sivil toplumun, medyanın ve akademinin atması gereken daha çok adım olduğunu göstermektedir.
1857’de ABD’nin New York kentinde bir fabrikada çıkan yangında hayatını kaybeden 129 işçi kadının iz bıraktıkları ve 1977 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Kadınlar Günü olarak ilan edilen 8 Mart, bu sorun ve çözüm önerilerini tartışabilmemiz adına bir zemin oluşturuyor. Bu vesileyle tüm kadınların kadınlar gününü kutluyor; eşitlik, özgürlük ve mutluluk dolu bir yaşam sürdürmeleri için özellikle kadına karşı şiddet ve ayrımcılık karşısında daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum.