Artan İslam düşmanlığı yurt dışındaki vatandaşlarımızın iş, eğitim ve sosyal alanda ciddi sorunlarla karşılaşmasına neden olmakta ve onların topluma eşit katılımlarını büyük ölçüde engellemektedir. Avrupa’daki İslam düşmanlığıyla mücadele, aynı zamanda orada yaşayan vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak ve yaşadıkları ülkedeki varlıklarını yerel toplumla harmoni içinde yürütebilmeleri için adımlar atmayı da beraberinde getiriyor.

Suriye’deki iç savaş sonucu Avrupa’da artan mülteci sayısı senelerdir “İslam” ve “Müslümanlar” üst başlıklarında gerçekleşen ve oldukça popüler olan tartışmaları farklı bir boyuta taşıdı. Birçoğu için ölümle sonuçlanan uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından Avrupa sınırlarına giriş yapan mülteciler, göç alan toplumların yeni kültür ve kimliklerle “baş edebilme” becerisini de yeni sınamalarla karşı karşıya bıraktı.

Bu esnada 1960’lı yıllarda işçi göçünün başlamasının ardından çoğulculuk ve çokkültürlülük gibi kendi iddialarıyla imtihan edilen birçok ülkede, mülteci tartışmasının “İslamlaştırılarak” asıl meselenin yine arka plana atıldığını görüyoruz. Avrupa’da mülteciler üzerinden başlayan tartışma popülistten aşırı sağa kadar, kendilerini ağırlıklı olarak çokkültürlü yaşamın karşısında konumlandıran partiler tarafından korku üzerinden hararetli tutuluyor. Mültecilerin, Müslümanların ve azınlıkların omuzlarına basılarak yapılan seçim kampanyalarında “İslamlaşma” ya da “yabancılaşma korkusu” (Überfremdungsangst) gibi, II. Dünya Savaşı öncesini hatırlatan ve son 20 senedir Avrupa kamusal hafızasında oldukça olumsuz konotasyonlarla yer edinmiş spot kavramlar yeniden popülerleşiyor. Bu olumsuz dilin sadece aşırı sağ olarak nitelendirilen partiler tarafından değil, merkez partiler tarafından da; aynı şekilde sadece toplumdaki marjinal birkaç aşırı sağcı grup tarafından değil, orta sınıf tarafından da benimsendiğini endişeyle gözlemliyoruz. İslam düşmanlığının siyasi kültüre ve topluma nüfuz ettiğini gösteren bu tartışmaların yanında ortaya çıkan kasvetli tabloda “Avrupalı” (ya da Alman/Fransız/Avusturyalı) mevcudiyetine karşıt “öteki” homojen bir kimlik ve tehdit olarak sunulan Müslümanlara yönelik saldırılar giderek artıyor. DEVAMINI OKU

Connect with Me: