Türkiye ile Avusturya arasında imzalanan iş gücü anlaşmasının yıl dönümü nedeniyle bir açıklama yapan TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “Bugün Avusturya’da yaşayan vatandaşlarımız; İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi sorunlarla hiç olmadığı kadar karşı karşıyalar. Böyle bir ortamda Türk göçmenleri yıpratarak birlikte yaşama kültürü geliştirilemez. Anlaşmanın 53. yılında; karşılaştıkları güçlüklere kararlılıkla göğüs geren insanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.” dedi. Yeneroğlu, açıklamasında şunları ifade etti:
“Bundan 53 yıl önce Türkiye ve Avusturya yönetimleri arasında imza konulan işgücü anlaşması, her iki ülkede de zamanla yüzbinlerce kişi için dönüm noktası oldu. Daha iyi iş imkânları uğruna, ülkelerinden binlerce kilometre uzağa giden vatandaşlarımız, orada yeni hayatlar kurdu. Bugün, Avusturya’da; birinci, ikinci, üçüncü ve hatta dördüncü kuşak dâhil olmak üzere, Türkiye kökenlilerin nüfusu 280 bine ulaşmış durumda. Bu kişilerin büyük çoğunluğu Avusturya vatandaşlığına da sahip.
Avusturya’da Türkiye kökenlilerin kurduğu 200’ün üzerinde STK, pek çok alanda hizmet vermektedir. Girişimcilerimiz tarafından açılan 5 bine yakın işletmede ise pek çok kişiye istihdam olanağı sunulmaktadır. Ayrıca Türkler sadece ekonomide değil, siyaset alanında da görünür hale gelmiştir. Bunlara ek olarak, 20 bini aşkın öğrencimiz ilk ve ortaokullarda, 4 bin 500 gencimiz de üniversite seviyesinde öğrenim görmektedir.
Ancak bu kişilerin Avusturya sosyal hayatında ve iş piyasasındaki kabulü kolay olmuyor. 53 yıl önce vasıfsız işlerde çalıştırılan insanımız, zaman içinde işçiden işverene dönüştü, vatandaşlık aldı, sosyal hayata karıştı. Hatta kendi sosyal hayatını yarattı, dini ve kültürel yapılar ve STK’lar oluşturdu. 53 yılın sonunda Avusturyalıların gözündeki “Türk işçi” imajı yıkıldı belki ancak Türkiye kökenlilerin orada yaşadığı sorunların sonu gelmedi.
Avusturya’daki diasporamız pek çok hak elde etmesine rağmen bugün o ülkeye yakışmayan; İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi sorunlarla karşı karşıya. Vatandaşlarımız temeline eşitlik ve demokrasiyi koyan bir ülkede, sadece Türkiye kökenli ve Müslüman oldukları için haksızlıklara maruz bırakılıyor. Hatta bu insanların Avusturya vatandaşlığı bile, Türkiye’deki referandumda Avusturya’da verilen “evet” oylarının yüksekliği rahatsızlık yarattığı için pazarlık ve tehdit malzemesine dönüştü. Bu tür çifte vatandaşlığın iptali tehdidine varan spekülasyonlar hem iki ülke ilişkilerine, hem de oradaki vatandaşlarımızın huzuruna zarar vermektedir.
Ayrıca tüm taraflar için olumsuz bir hava yaratan diğer gelişmelerin başında, Avusturyalı siyasilerin Türkiye ve vatandaşlarımız aleyhinde yaptığı sert açıklamalar geliyor. Devletin zirvesinde insanlarımızı hedef alan bu söylemlerin dillenmesinin, maalesef ki halk arasında da başka bir tezahürü vardır. Kin ve nefretten beslenenlere yarayan bu açıklamalar, vatandaşlarımızın dışlanmasına ve ırkçı saldırılara maruz kalmasına zemin sunmaktadır.
Bu detaylar ışığında, diasporamızın artık Avusturya’nın asli unsuruna dönüştüğünü hatırlatmak istiyorum. Hem Avusturya hem de Türkiye’ye bağlı olan bu insanları yıpratarak birlikte yaşama kültürü geliştirilemez. Herkesin ortak paydada buluştuğu, çok kültürlü ve huzurlu bir gelecek için; sert söylemler, ırkçılık veya aşırı sağcılık çözüm olmaz.
İki ülke arasında yapılan anlaşmanın 53. yılında; karşılaştıkları güçlüklere kararlılıkla göğüs geren insanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.”