AİHM’in Aysel Tuğluk Kararı Hk. Değerlendirmem

Geçtiğimiz günlerde açıklanan AİHM’in Aysel Tuğluk kararı, Türkiye’nin yıllarda giderek derinleşen keyfi ve hukuk tanımaz yargı pratiğinin net bir aynasıdır.

Mahkeme’nin bulguları, sadece Aysel Hanım özelinde değil; Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ gibi siyasetçi ya da insan hakları savunucularını hedef alan hukuksuzluk sarmalına da ışık tutuyor. Bu davaların ortak özelliği, “yargılama”nın adalet aracı olmaktan çıkıp siyasi amaçla sopa olarak kullanılmasıdır.

Ağır hastalığına rağmen uzun yıllar cezaevinde tutulan ve tahliye edilmeyen Aysel Tuğluk’a bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletirken AİHM’in ağır tespitlerini başta iktidar partileri yetkilileri ve hukukçular olmak üzere tüm milletimizin dikkatine sunuyorum.

AİHM’in tespitleri çok net:

 AİHS 5/1 ve 5/3 ihlali (Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı): Mahkeme, Tuğluk’un tutukluluğunun “kuvvetli şüpheye” dayanmadığını söylüyor. Yerel mahkemeler, “kaçma riski” gibi soyut gerekçeleri tekrarlamaktan öteye geçmemiş, kişiye özel tek bir değerlendirme bile yapmamış.

Doğruluğu ispatlanmamış e-postalar, göndereni bilinmeyen SMS’ler, evde bulunan sarı kırmızı yeşil bir bez parçası ve bazı kitaplar… AİHM, bunların “silahlı terör örgütü yöneticiliği” yani TCK 314/1’den tutuklama için yeterli olmadığını belirtmiş.

Bu tespit, Türkiye’de silahlı terör örgütü yargılamaları bakımından tutukluluğun otomatik bir refleks haline geldiğini, özellikle siyasi davalarda tam bir keyfiliğe dönüştüğünü gösteriyor.

 AİHS 10. madde ihlali (İfade Özgürlüğü): Tuğluk’un DTK kapsamındaki siyasi konuşmaları ve faaliyetleri, AİHM’e göre açıkça ifade özgürlüğüdür. Devlet, kendi meşru kabul ettiği bir siyasal temsil alanını sonradan kriminalize ederek, demokratik mekanizmaları cezalandırma eğilimindedir. Mahkeme aslında şunu söylüyor; DTK’yı 2012’de Anayasa sürecinde TBMM’de “resmî muhatap” kabul edeceksiniz, kısa süre sonra ise “silahlı terör örgütü” sayacaksınız. Bu nasıl bir tutarsızlıktır?  

AİHS 18. madde ihlali (Siyasi Saikle Tutuklama): Bu tespit, kararın en sarsıcı yönüdür. AİHM, Tuğluk’un tutuklanmasının siyasi muhalefeti susturmak, demokratik çoğulculuğu bastırmak amacıyla yapıldığı sonucuna varmıştır.

AİHS’nin 18. maddesi, bir devletin yargı gücünü kötüye kullanarak, hukuku siyasi bir silaha dönüştürmesini yasaklar. Mahkemenin bu maddeyi ihlal edilmiş sayması, AİHM nezdinde en ağır ihlal kategorisidir; çünkü bu, artık hatadan değil, sistematik bir niyetten söz edildiği anlamına gelir.

Türkiye’nin bu kararlardan artık ders çıkarması ve hukuku siyasi menfaatler uğruna ayaklar altına almaktan vazgeçmesi şarttır. Bu korkunç hukuksuzluklar sadece muhalefetin değil, iktidar dahil hepimizin geleceğini; çocuklarımızın yarınlarını tehdit ediyor.

Facebook
Twitter
LinkedIn
Benzer İçerikler: