KEYFİ KARARLARLA, GENÇLERİN HAYATLARI MAHVEDİLDİ!
15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe teşebbüsü sonrasında yapılan yargılamalarda, darbe girişimine katıldıkları gerekçesiyle toplam 355 askeri öğrenci hakkında müebbet hapis cezasına hükmedilmiştir. Beş farklı dosyada görülen bu davalarda, ceza hukukunun temel prensiplerinin dikkate alınmaması sonucunda çok ağır hak ihlalleri yaşanmıştır. Birçoğu henüz çocuk denilebilecek yaşlarındayken ve darbe teşebbüsünden bihaberken tutuklanan askeri öğrencilerin yaşadıkları süreçte adalet ancak altı yılın sonunda Yargıtay’ın bozma ve tahliye kararlarıyla tecelli edebilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 26.05.2022 tarihinde kamuoyunda ‘Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Dosyası’ olarak da bilinen davada 68 hava harp okulu öğrencisi hakkında verdiği bozma kararında, bu öğrencilerin Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu kapsamında beraat etmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Yine Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarihinde ise kamuoyunda ‘Sultanbeyli Dosyası’ olarak bilinen davada da 101 askeri öğrencinin Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu bakımından beraat etmeleri gerektiğine hükmetmiştir. Yüksek Mahkeme, beraat kararlarına ilişkin gerekçelerinde, askeri öğrencilerin kalkışma öncesinde rutin bir eğitim kampında olduklarını ve kamp sırasında üstleri tarafından acil şekilde çağrılarak otobüse bindirildikleri, bu süre zarfında telefonları ellerinden alındığı gibi yanlarında başkaca bir iletişim aracının da bulunmadığını belirtmiştir. Yüksek Mahkeme, askeri öğrencilerin askeri hiyerarşinin en altında bulunduklarının altını çizmiş; kalkışmanın hazırlık aşamalarından haberleri olmayan askeri öğrencilerin, ne için otobüse bindirildiklerini de sonradan öğrendiklerini ve sonraki süreçte de kalkışmaya yönelik bir eylemlerinin bulunmadığını ortaya koymuştur. Bu kararlar neticesinde, bazı öğrenciler tahliye edilirken, bazılarının farklı suçlardan yargılanmalarına devam edilmektedir.
Gelinen noktada askeri öğrencilerin özgürlüklerine ve ailelerine kavuşmaları, cezaevinde geleceklerine dair umutlarını yitirme noktasına gelen öğrenciler ve dışarıda gözleri yaşlı küçük umutlara tutunmaya çalışan aileler için büyük bir mutluluktur. Ancak, henüz çok genç yaşlarında en ağır suçlarla suçlanan, özgürlükleri ellerinden alınan ve iyi bir gelecek kurma hakları sekteye uğratılan askeri öğrencilerin ve ailelerin yaşadıkları acıların tarifi olmadığı gibi telafisi de yoktur.
Askeri öğrencilerin maruz kaldığı bu büyük haksızlıklar, bir hata değildir. Ülkemizde hakim kılınmaya çalışılan hukuksuzluk halinin bir yansıması olan bu yargılamalarda, askeri öğrencilerin olay yerlerine darbeden haberleri olmaksızın üstleri tarafından getirildikleri ve olay yerinde de darbeyi destekleyici bir faaliyette bulunmadıkları açık olmasına rağmen bu gerçekler görmezden gelinmiş ve askeri öğrenciler darbeden sorumlu tutulmuştur.
Ülkemizde her geçen gün yeni bir türü ile karşı karşıya kaldığımız hukuksuzluklar gibi askeri öğrencilerin yaşadığı bu haksızlıklar da ne yazık ki ülkemizin hukuk devleti olma iddiasından uzaklaşmasından kaynaklanmaktadır. Yargı bağımsızlığının, ceza hukukunun temel prensiplerinin, insan haklarının yok sayıldığı ülkemizde keyfi kararlarla insanların hayatları böyle kolayca alt üst edilebilmektedir. Bizler, DEVA Partisi olarak tam da bu nedenle; keyfiliğin değil hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu bir Türkiye için çalışıyoruz.