Bugün Avrupa’da en çok vatandaşımızın bulunduğu üçüncü ülke olan Hollanda ile imzalanan işgücü anlaşmasının 56. yıl dönümüdür. Türkiye ile Hollanda arasında 19 Ağustos 1964 tarihinde imzalanan işgücü anlaşmasının temel dayanağı ekonomik saikler olsa da sonraki süreçte ikili ilişkiler sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda gelişme göstermiştir.
Hollanda İstatistik Bürosu (CBS) verilerine göre, sayıları 400 bini aşan Hollanda’daki Türk toplumunun Hollanda ile ülkemiz arasında güçlü ticari ilişkileri mevcuttur. Türkler, ülkede en fazla iş yeri açan yabancılar arasında ilk sıradaki yerini korurken iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler her geçen yıl daha da güçlenmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye, bu yılın ilk dört ayında Hollanda’ya 1,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken, bu ülkeden de 1,2 milyar dolarlık ürün ithal etmiştir.
İki ülke arasında ticari ilişkilerin olumlu seyrine rağmen ülkedeki Türk toplumuna yönelik azımsanamayacak bir ayrımcılık söz konusudur. Hollanda’nın geçtiğimiz günlerde yayımladığı Hollanda Ayrımcılık Raporu’nda Türklere yönelik uygulanan ayrımcılık %50 gibi dikkat çekici bir seviyededir. Ayrımcılığın en çok yaşandığı alanlar eğitim, işgücü piyasası ve resmî kurumlardır. Adeta kurumsallaşmış bu ayrımcılık, kaynaşmanın ve potansiyel yeteneklerin kullanılmasının önüne geçmektedir.
Ayrımcılığın farklı bir boyutu, yıl içerisinde geçici oturum izni alabilmek için Temmuz 2021 itibariyle yürürlüğe girmesi kararlaştırılan zorunlu uyum sınavının getirilmesi ile yaşanmıştır. Türkiye ile Avrupa Topluluğu (AT) arasında 1963 yılında imzalanan Ortaklık Anlaşması ve 1970 tarihli Katma Protokol uyarınca hukuki yollarla kazanılmış olan sınav muafiyeti, Türklerin Hollanda toplumuna yeterince uyum sağlayamadığı gerekçesi ile gündeme getirilmiştir. Aile birleşimi, işgücü piyasası vb. sebeplerle Hollanda’ya gitmek isteyip uyum sınavını geçemeyen vatandaşlarımız için gerekli olan oturum iznini alamaması durumunda psikolojik ve ekonomik yıpranmaya kadar giden bir süreç başlayacaktır.
Bununla birlikte Hollanda’daki etnik kökene yönelik ayrımcılığın ülke karar vericileri tarafından da kabullenildiğini görüyoruz. Nitekim Amerika’da George Floyd’un ölümü sonrasında basın açıklaması yapan Hollanda Başbakanı Mark Rutte, etnik kökene dayalı ayrımcılığın Hollanda’da sistematik bir problem olduğunu ifade etmiştir. Söz konusu ayrımcılığın önüne geçmek için gerekli adımlar atılmadığı sürece Hollanda toplumunda farklılıkların bütünlüğünden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
400 yılı aşkın yakın ilişkilere ve 60 yıllık NATO müttefikliğine dayanan dostluğun her alanda güçlenmesini temenni eder, Hollanda ve Türkiye arasındaki stratejik işbirliği ile başarı hikayelerinin devam etmesini dilerim.
Bu düşüncelerle, Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşması’nın 56. yıl dönümünde, iki toplum arasında kurulan ilişkilerin zenginleşerek sürdürülmesine vesile olan ve olacak tüm vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.