TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan 7. Yargı Paketi ile icra ve iflas hukukundan, noterliğe, ceza muhakemesinden, infaz hukukuna, avukatlık ve adli yardımdan, arabuluculuğa kadar birçok konuda düzenlemeler yapılmaktadır. Üzülerek belirtmeliyim ki Yargı Paketi, kronikleşmiş hiçbir soruna çözüm üretmediği gibi yargının iktidar tarafından esir alınışını perdelemekten dahi aciz bir çabadır.

Türkiye her geçen gün gittikçe artan şekilde hukuk devletinin en asgari şartlarının dahi sağlanmadığı, kuvvetler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının görmezden gelindiği zorba bir anlayışla yönetilmektedir. Temel hakların yok sayıldığı, hukukun araçsallaştırıldığı, işkence ve kötü muamelenin ciddi biçimde yaygınlaştığı karanlık bir dönemden geçmekteyiz. İktidarın yargıyı kontrol altına alarak bir araç olarak kullandığı acı örnekleri her gün görmekteyiz. Sayısız masum insan sırf iktidar böyle istiyor diye hukuka aykırı bir şekilde cezaevlerinde tutulmakta, düşman hukukuna maruz bırakılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmamakta, Anayasa Mahkemesi bir yandan hülle/kontrollü atamalarla hizaya getirilmeye çalışılmakta; bir yandan da görevini yerine getirmeye çalışan üyeler devamlı tehdit edilmektedir.

Böyle bir ortamda, bu yargı paketi ile iktidar sadece göz boyamaya ve pansuman tedbirlerle günü geçiştirmeye çalışmaktadır. Ancak temel sorunları göz ardı eden bu tutumla kronikleşmiş sorunların çözülmeyeceği ve hukukun iktidar tarafından sistematik şekilde yok sayılışının da unutulmayacağı açıktır.

Paketin 26. maddesinde “çocuğunun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün cezasının infazının ertelenmesi” için İnfaz Kanununda önemli bir değişikliğe yer verilmiştir. Bu düzenleme için aylarca haykırdık. Bu süreçte çok canlar yandı, hasta çocuklar anne şefkatinden, adaletsiz bir biçimde cezaevine mahkûm edilen anneler ise çaresizlikten yandı tutuştu. Söz konusu düzenleme olumlu görünse dahi yaşatılan ağır zulme karşı sadece artan kamuoyu tepkisini yatıştırma amaçlı bir düzenlemedir.  Bu hakkın sadece kadın hükümlüye sağlanması, erkek hükümlüler için bu imkânın getirilmemesi de önemli bir eksikliktir. Genel Kurul görüşmelerinde teklifin eşitlik ilkesi gözetilerek erkek hükümlüyü de kapsayacak şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca söz konusu düzenleme için tam teşekküllü hastanelerden alınan raporla yetinilerek Adli Tıp Kurumu onayının kaldırılması da işlemlerin kolaylaştırılması için önemli olacaktır. Bu değişikliğin de görüşmelerde dikkate alınması gerekir.

Pakette yer alan diğer bir değişikliğe göre, uzun yargılamalar nedeniyle yapılan bireysel başvuruların Tazminat Komisyonu tarafından incelenmesi öngörülmekte ve oluşacak iş yükü gözetilerek Komisyonun üye sayısı 5’ten 9’a çıkarılmaktadır. Bu düzenleme, bir reform olmaktan çok yargı sisteminin getirildiği trajik halin itirafıdır. Anayasa Mahkemesinin son istatistiklerine göre, 2012-2023 tarihleri arasında verilen ihlal kararlarının %80’i makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesine ilişkindir. Bu sayıyı azaltmak için gerekenleri yapmak yerine, bu başvurulara bakacak kurulları genişletmek elbette bir reform olamaz.

Yargı paketinde yer alan düzenlemelerden bir diğeri de avukatların ekonomik açıdan desteklenmesine ilişkin tedbirlerdir. Bu tedbirler olumlu olmakla birlikte özellikle mesleğe yeni başlayan avukatların yaşadığı sorunların giderilmesi bakımından yetersizdir. Mesleğe yeni başlayanlar da dahil olmak üzere avukatların ekonomik açıdan desteklenmesine ilişkin şu hususların da yargı paketinde yer alması gerekmektedir:

  • Mesleğe yeni başlayan avukatlar ve kıdemli avukatlar fark etmeksizin avukatlık hizmetlerinde alınan %18 KDV oranı, %8’e düşürülmelidir. Ayrıca, hak arama hürriyetinin etkin kullanımının kolaylaştırılması amacıyla, avukatlık hizmetinden yararlanan iş sahiplerine ilave külfet getiren ve hali hazırda %20 olan gelir vergisi tevkifatı oranında da indirime gidilmesi gerekmektedir.
  • Avukatların CMK, adli yardım hizmetleri karşılığında tanzim ettiği makbuzların ödemesi düzensiz bir şekilde yapılmaktadır. Bu hizmetlerin karşılığının ödenmesi için bir süre belirlenmelidir.
  • CMK gereğince görevlendirilen müdafi ve vekillere yapılan ödemeler ile Adli Yardım kapsamında görevlendirilen vekillere yapılan ödemeler son derece düşük olup, her iki tarife de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Seviyesine çıkarılmalıdır.
  • Beraat eden sanık lehine hükmedilen vekâlet ücretlerinin ödemelerinin düzenli ve belirli bir süre içerisinde yapılması sağlanmalıdır.
  • Kamu avukatlarının özlük hakları iyileştirilmelidir.

Yargı paketinde yer alan diğer bir düzenleme ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyecek olan merciin inceleme yetkisinin artırılması öngörülmektedir. İtiraz merciin inceleme yetkisinin artırılması her ne kadar olumlu olsa da öngörülen düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararında dikkat çektiği sorunları gidermeye yeterli değildir. Bu düzenlemenin kapsamı da Anayasa Mahkemesi kararına uygun olarak gözden geçirilmelidir.

Uygulamada itiraz incelemeleri büyük bir oranla ret kararı ile sonuçlanmakta ve inceleme yüzeysel olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz kanun yolu yerine istinaf kanun yolunun öngörülmesi ve usul ve esas bakımından incelemenin istinaf mahkemeleri tarafından yapılması gerekir.

Hukuk devletini reddeden bir iktidardan bu sorunlara deva olmasını beklemek zaten abesle iştigaldir. İktidarın Demokles’in kılıcını hâkim ve savcıların tepesinde tuttuğu bir ortamda 7 yargı paketi değil, 100 yargı paketi de hazırlasa hepsi işlevsiz ve yetersiz kalacaktır.

Tekrar vurgulamak isterim ki; hukuk devletinin asgari gereklerinin yerine getirilmediği, kuvvetler ayrılığının tesis edilmediği ve temel hakların yok sayıldığı bir ortamda, bu yargı paketi de hiçbir işe yaramayacaktır. Hukuksuzluğu sıradanlaştıran bu iktidarın hukuk sisteminde açtığı derin yaralara çare olamayacağı açıktır.

DEVA Partisi olarak, kurulduğumuz ilk günden beri iktidarın hukuksuzlukları ile mücadele ediyoruz. Seçimlerden sonra Türkiye’nin bu karanlık günleri aşması, hukukun üstünlüğüne inanan ve demokrasiyi özümseyen yöneticilerle birlikte yasama-yürütme-yargı erklerinin uyum içinde birbirinden bağımsız çalıştığı bir sistemi inşa etmek için de mücadelemize devam ediyoruz.

Connect with Me: