Rümeysa Öztürk Olayında Neden Elimizden Bir Şey Gelmez?

Rümeysa Öztürk olayında neden elimizden bir şey gelmez?

Rümeysa Öztürk ABD’de doktora yapan bir kardeşimiz. Gazze’deki katliamı görmezden gelen üniversitesini ve rektörünü eleştiren bir yazıyı öğrenci gazetesinde yayınlattığı için, yeni ABD hükümetince tehdit kabul edildi ve bir aydan fazla bir süredir sınırdışı edilmek üzere tutuklu. Sınırdışı edilmeyi reddeden Rümeysa’nın davaları devam ediyor.

Demokratik bir hukuk devletinde asla kabul edilemeyecek şekilde, sırf düşüncesini ifade ettiği için susturulmak ve sınırdışı edilmek isteniyor Rümeysa. ABD’de binlerce insan gibi eleştirdiği rektör de kendisine bu hukuksuzluk karşısında haklı mücadelesinde destek veriyor. Başka bir profesör açlık grevine başlamış. Sivil toplum kuruluşlarının sayısız tepkisi var…

Tanıdık geldi bu hikaye, değil mi? Trump öncesi ABD’de imkansız, bizim gibi ülkelerde farklı düşüncelere tahammülsüzlük sıradan bir durum tabi. Tüm dünyada malum olduğu üzere fikir özgürlüğünden istifade etmeye çalışan sayısız vatandaşımız da ya tutuklu yargılanıyor veya hükümlü. Neredeyse her gün bir başka utanç verici örnek ile karşı karşıya kalıyoruz.

Tam da bu yüzden sözümüzün itibarı yok bu gibi insan hakları ihlallerinde. Bu sebeple Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı Trump’ı arama gereği dahi duymamış. Dün bizzat Trump’ın açıklamasından öğrendiğimiz gibi kendisinin olaydan haberi bile yokmuş. Tabi bizimkilerin bu konuda Trump’ı arayacak yüzü mü var?

Trump demez mi, dönüp de ülkende yaptıklarına bak. Hatta bir de aklına getirip de Rahip Brunson rezaletini hatırlatmaz mı, hukuk devleti olmadığımızı adeta tüm dünyaya ilan ettiğimiz trajikomik ‘Al papazı, ver papazı vakasını.’..

Trump defaatle Cumhurbaşkanı’nı aramıştı, hukukun bizde geçerli norm olmadığını bildiği için kaba kuvvete başvurmuş, açıkça tehditler savurmuş ve ekonomimize de ciddi darbe vurmuştu. Hatırlıyorum da gerçekten Brunson davası saçmalığın zirvesiydi. Kendisine yönelik suçlamaların hukukla izah edilecek bir tarafı yoktu. Aklıma geldikçe başkaları adına da utandığım bir süreçti.

Yani anlayacağınız ülke olarak elimiz kolumuz bağlı, dışarda kimsenin (maalesef) ciddiye almadığı ‘dünya beşten büyüktür’ sloganı ötesinde hukuku savunacak, haksızlıklara etkili bir biçimde karşı çıkacak yüzümüz yok uluslararası zeminde.

Başka ülkeler nezdinde resmi olarak düşünce özgürlüğünü savunmamızı düşünün lütfen, size de komik gelecektir mutlaka. Nitekim Trump hükümetinin (şimdilik) sadece yabancılara yapabildiği kötülüklere bizde yerliler bile abone.

Bu sebeple de Dışişleri Bakanlığımız “yurt dışında zor durumda kalan vatandaşlarımıza sunulan konsolosluk desteği” ile yetinmek durumunda. Yürütmedeki arkadaşlar hazin hallerini de bildikleri için Rümeysa olayını “siyasete alet etmeyin” açıklamaları yapıyorlar. Kamusal bir meseleyi siyasete alet etmemek nedir tartışması ayrı bir konu ama bizde bu yöntemlerin tekeli de iktidarda malum.

Sonuç olarak Rutin girişimler haricinde Rümeysa, Türkiye kamuoyunda dahi unutulmaya terk edildi.

Yine de demokratik hukuk devleti ilkelerini savunan ve adalete inanan insanlar olarak bu konuyu gündemde tutmaya devam etmemiz gerekiyor. Rümeysa’yı bu cesur ve onurlu mücadelesinden dolayı cezalandırmak isteyenlerin insafına bırakmamalıyız.

Facebook
Twitter
LinkedIn
Benzer İçerikler: