Önce İstanbul, sonra İzmir, şimdi de Ankara…
Valilikler, hız kesmeden toplantı ve gösteri yürüyüşlerini Anayasa’ya aykırı bir biçimde genel ve soyut gerekçelerle tamamıyla yasaklıyor.
Oysa toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurlarından biri olup Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında açık bir güvence altına alınmıştır. Anayasal hükme göre herkes, önceden izin almadan, haber vermeksizin, barışçıl bir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilir. Ancak ne yazık ki, vatandaşlarımız valilikler tarafından ‘sosyal medyadaki paylaşımlar’ ve ‘edinilen bilgiler’ gibi soyut gerekçelerle bu haktan yoksun bırakılıyor.
Öncelikle yasaklama kararlarına dayanak oluşturan Belediye Kanunu’nun 19. maddesine göre bu kararların gerekçeli olarak verilmesi zorunludur. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, içtihatlarında idarenin yasaklama kararlarını haklı ve ikna edici gerekçelerle temellendirmesi gerektiğini açıkça ifade etmektedir. Mahkeme, idarenin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirleri alması gerekirken, en ağır müdahale biçimi olan yasaklama yoluna başvurmasını hukuka aykırı bulmaktadır. (B. No: 2019/21721)
Anayasa Mahkemesi’ne göre koruma yükümlülüğü kapsamında devletin görevi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak isteyenlerin güvenliğini sağlaması ve üçüncü kişilerin saldırılarından koruyarak bu hakkın serbestçe kullanılmasını temin etmektir. (B. No: 2021/36970)
Valilikler, kamu düzenini koruma saikiyle daha hafif tedbirlerin neden yetersiz kaldığını somut biçimde ortaya koymadan, doğrudan en ağır tedbire başvurmuştur. (B. No: 2017/36237)
Valiliklerin vatandaşlarımızın anayasal haklarını kullanmalarını keyfi kararlarla sistematik şekilde engellemeleri asla kabul edilemez.
Gerçi güç bende, istediğimi yaparım mantığı ile aldırılan bu kararların hukuki tartışmasını yapmaya da gerek var mı bilmiyorum…
Bu kararları verenler de Anayasa’ya aykırı olduğunu bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar. Ancak bilmedikleri bir husus var. Ülkeye ne kadar büyük bir kötülük yaptıklarını ve açtıkları bu yaraların on yıllarca kapatılamayacağını bilmiyorlar.