“İşkence Yaygın: Adalet Bakanı Harikalar Diyarında Yaşıyor”

Adalet Bakanı, Bakanlığın İnsan Hakları Eylem Planı’ndan Bihaber

“Sanırsınız ki Sayın Adalet Bakanı harikalar diyarında! Adalet Bakanı, Türkiye’nin mevcut durumuna ilişkin tozpembe tablolar çizerken biz acaba Adalet Bakanı ile aynı ülkede mi yaşıyoruz diye şüpheye düşüyoruz.

Madem Türkiye’de işkence ve kötü muamele yok, o zaman 2021 yılının Mart ayında Cumhurbaşkanı’nın ilan ettiği İnsan Hakları Eylem Planı’nda neden ‘işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalara ilişkin veri tabanının oluşturulacağı’ ve ‘işkence fiili nedeniyle disiplin suçlarında zamanaşımının kaldırılacağı’ vaat edildi? İktidar işkence ile mücadele kapsamında verdiği bu vaatleri de yerine getirmedi. Demek ki Türkiye’de hem işkence ve kötü muamele var, hem de iktidar bunu bile bile işkence ve kötü muamele ile mücadele iddiasından vazgeçmiştir.”

Adalet Bakanı’nın Açıklamaları Ulusal ve Uluslararası Raporlarla Çelişiyor

“Uluslararası kurum ve kuruluşların raporları ülkemizde yapılan işkence suçlarını açıkça ortaya koymaktadır. Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması, Türkiye’nin üçüncü tur incelemesini de 2020 yılında yapmış, yine Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) ve Avrupa Parlamentosunun hazırladığı raporlarda da ülkemizde meydana gelen işkencelerin önlenmesine dair önerilere yer vermiştir.

Bunun yanında sivil toplum kuruluşları olan İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfının verilerine göre hapishaneler ile resmi ya da resmi olmayan gözaltı yerlerinde çok sayıda işkence suçu işlenmektedir.  TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine bakıldığında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalanların sayısı 2021 yılında resmi gözaltı yerlerinde en az 142 kişi, 2022 yılının ilk beş ayında en az 215 kişidir. Bu sayı resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda daha da artmaktadır. Öyle ki 2021 yılında kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu 28’i çocuk olmak üzere en az 3701 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış, 55 kişi ise yaralanmıştır. 2022 yılının ilk beş ayında ise kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu 98’i çocuk olmak üzere en az 2103 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış ve 25 kişi ise yaralanmıştır.

Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı’nın Resmi İstatistiklerini Dahi Bilmiyor

Hapishanelerdeki işkence ve kötü muamele olaylarında ise büyük oranda artış söz konusudur. Hapishanelere girişten itibaren çeşitli nedenlerle (çıplak arama, kelepçeli muayene, ayakta tekmil vererek sayım gibi) uygulanan kaba dayak, her türden keyfi muamele ve keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları, sürgün ve sevkler inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. İHD Dokümantasyon Birimi’nin tespit edebildiği kadarıyla 2021 yılında hapishanelerde işkence ve kötü muameleye uğradığını iddia eden mahpus sayısı 1414, şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren mahpus sayısı ise 38’dir. Tüm bu hususlar hapishanelerde işkencenin varlığına açık delillerdir.

Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre sadece 2020 yılı içerisinde işkence suçundan 102 kamu davası açılmış ve 146 kişiye de mahkûmiyet kararı verilmiştir. Tüm bu istatistiki bilgiler ülkemizde işkence gerçeğini gözler önüne sermektedir.

Kötü Muamele Anayasa Mahkemesi’nin En Fazla İhlal Kararları Arasında

Anayasa Mahkemesi’nin güncel kararları Türkiye’de kötü muamele ve işkencenin yaygın olduğunu göstermeye yeterlidir.

Anayasa Mahkemesi’nin 2022 yılı bireysel başvuru istatistiklerinde, 2012-2022 yılları arasında verilen ihlal kararları sıralamasında; adil yargılanma, mülkiyet, ifade özgürlüğü ve özel hayata saygı haklarından sonra en fazla ihlal kararı verilen hakkın kötü muamele yasağı olduğu ortaya koyulmuştur. Bu kararların bir kısmında, çeşitli raporların aldırılmamış olması ya da kamera kayıtlarına ulaşılamaması gibi sebeplerle adli makamların gerekli soruşturma yükümlülüklerini yerine getirmediklerine karar verilirken bir kısmında ise, kamu görevlilerinin kötü muamele ve eziyet gibi eylemleri işledikleri tespit edilmiş olmakla birlikte başvurucular bakımından etkili giderim sağlanamadığı belirtilmektedir. Kötü muamele yasağına ilişkin bazı başvurularda ise AYM, başvurucularda kemik kırılması gibi yaralanmaların meydana geldiğini tespit ederek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine hükmetmiştir. Bu kararlar, Türkiye’de hem kötü muamelenin varlığını hem de kötü muameleye yönelik bir müsamahanın olduğunu açıkça göstermektedir.

Zorla Kaybedilen İnsanların Ahı Adalet Bakanının Boynundadır

“Bu ülkede zorla kaybedilen ve sonra çeşitli emniyet müdürlüklerinde ortaya çıkan vatandaşlarımız vardır. Zorla kaybedilen ve hiçbir şekilde kayıt altına alınmadan tutulan kişilere işkence ve kötü muamelelerde bulunulduğu açıktır. Bu husus daha önce de AİHM kararlarına konu olmuş ve kayıt altına almadan vatandaşı alıkoymanın işkence ve kötü muameleyi fazlasıyla kolaylaştırdığı hükme bağlanmıştır. Yusuf Bilge Tunç isimli vatandaşımız ise yaklaşık 3 yıldır kayıptır ve hâlen durumu meçhuldür. Milletvekili olarak Yusuf Bilge Tunç’un durumunu ve neden etkin bir soruşturma yapılmadığını 6 Aralık 2021 tarihinde önceki Adalet Bakanı’na sordum. O tarihten beri soru önergesi cevaplanmadı. Madem işkence ve kötü muamele yok, Sayın Adalet Bakanı, zorla kaybedilen Yusuf Bilge Tunç ile ilgili soru önergemizi cevaplasın.”

İktidar, İşkenceye Sıfır Tolerans’tan Yüksek Tolerans Noktasına Gelmiştir

“Türkiye’de işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans döneminden yüksek tolerans dönemine geçilmiştir. İnsan hakları alanında faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşların raporlarına ve verilerine göz atmak bile ihlallerin korkunç boyutları hakkında fikir vermektedir. Adalet Bakanı ve kolluk güçlerinin amiri konumundaki İçişleri Bakanı’nın üzerine düşen, bu iddiaları kestirip atmak değil, aksine hukuk devletine yakışır bir şekilde etkin soruşturma ve cezalandırma politikasını tesis etmektir.

İşkence suçu insanlığa karşı bir suçtur ve bu suçu işleyenler korunmamalıdır. Ülkemizde işkence yapan kişiler, ‘basit yaralama’, ‘zor kullanma sınırının aşılması’ ya da ‘görevi kötüye kullanma’ gibi suçlardan soruşturulmakta ve çoğunlukla da takipsizlik ile soruşturmalar sonuçlanmaktadır. Buda cezasızlık kültürünün ülkemizde egemen olmasına neden olmaktadır. Bu politikaya son verilmelidir. İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalı, iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.”

Connect with Me: