Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Bütçesine Dair TBMM Genel Kurulu Konuşması [13.12.2017]

Sayın Başkan,

Çok Değerli Milletvekilleri,

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Bütçesi üzerinde grubumuz adına konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Ülkemizin en önemli gerçeklerinden biri olan ‘yurt dışında yaşayan Türkler’ meselesi, hem milletimizin asli bir parçası olan bu kesime karşı taşıdığımız sorumluluk hem de devletimizin taşıdığı anayasal görev gereği AK Parti hükûmetlerinin önemli icraat alanlarından biri olmuştur.

Öte yandan, başka bir ülkede üniversite eğitimi gören öğrenciler, uluslararası beyin göçü kapsamında her bir ülke için geleceği etkileyici nitelikte bir rekabet alanı haline gelmiştir. Son birkaç yılda ülkemizin bu alanda bir çekim merkezi olması yönünde köklü kurumsal değişiklikler yaşanmıştır.

Yine Orta Asya, Balkanlar, Afrika ve Ortadoğu bölgelerinde tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu topluluklara karşı taşıdığımız sorumluluğumuzu da yerine getirmeye devam ediyoruz.

2010 yılında ülkemizin bu üç temel alandaki dış politika faaliyetlerini tamamlayıcı nitelikte çalışmalar yürütmek üzere kurulan YTB, geride bıraktığımız yedi yıllık dönem içerisinde her bir alanda nitelikli yeniliklere imza atmıştır.

2018 yılı, YTB için inşallah yeni bir atılım yılı olacaktır.
……

Değerli Arkadaşlar,

Kitlesel işçi göçü sonrası bugün itibarıyla 6 milyonu aşan Türkiye diasporası önemli bir kaynaktır.

Diasporaların ‘dünyayı anavatana’, ‘anavatanı ise dünyaya’ bağlayan büyük bir zenginlik oluşturduğu unutulmamalıdır. ‘Diasporalar sermaye, kültürel işbirlikleri, bilgi ve yeni teknolojilerin gelişmesini sağlayabilmekte; sosyal kalkınma, büyüme olanaklarında, geliştirilmesinde kritik bir rol oynayarak ülke ve pazarlar arasında bağlantıda doğal elçi ve köprü görevi görebilmekte, anavatanlarına döndüklerinde ise yanlarında tecrübeler, başarı hikayeleri ve iletişim ağları getirebilmektedirler.

Türkiye, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının kurulmasıyla birlikte aktif diaspora politikaları sürecine girmiş ve bugün itibarıyla hayli ilerletmiştir.

YTB ile birlikte yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için sessiz devrimler gerçekleştirilmiştir.

Bir zamanlar yurt dışındaki vatandaşlarımızın siyasal katılımı hayaldi. Bugün artık gerçektir.

Ak Parti iktidarı öncesi yurt dışındaki vatandaşlarımız öncelikle döviz aracı olarak görülüyordu. Bugün Almanya, Fransa, Avustralya ve ABD gibi ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın kurdukları sivil toplum kuruluşları, başta anadil eğitimi ve kültürel değerlerin güçlendirilmesi olmak üzere birçok faaliyetler için proje desteği almaktadırlar. Yine bugün yurt dışındaki Türk toplumunun içinden topluma öncülük yapacak ihtisas sahibi elitlerin yetişmesi ve toplumun meselelerini temsil etmesi için yükseköğretimde burs programları uygulanmaktadır.

Diğer tarafta uluslararası öğrencilere ülkemizde profesyonel, bütüncül, kapsamlı ve sistematik bir çerçevede eğitim imkânı sunmak ve böylelikle ülkemizin çekim merkezi haline gelmesi, bir dönem hayaldi, bugün gerçek oldu.
……

Saygıdeğer Vekillerim,

Bugün diasporamızın ekseriyetini oluşturan yurt dışında doğup büyüyen gençlerimizin anavatanları Türkiye ile olan bağlarını güçlendirici programlar ve projeler maalesef geçmişte geliştirilememiştir. Hâlbuki yurt dışındaki Türk toplumunun anavatanları ile olan ilişkilerinin geleceği açısından bu husus hayati derecede önem taşımaktadır.

Tam da bu noktada bugün çok farklı bir yerdeyiz.

Zira YTB’nin vermiş olduğu gençlik köprüleri proje destekleriyle 2014-2017 yılları arasında yurt dışında yaşayan toplam 5 bin gencimiz Türkiye’ye gelerek, anavatanlarını daha yakından tanıma imkânı bulmuşlardır.

Ayrıca yine YTB, başlattığı “Türkiye Stajları” programıyla yurt dışındaki gençlerimiz için bir ilke imza atmıştır. Yurt dışındaki binlerce gencimizin Türkiye’deki iş piyasasını daha yakından tanımaları için staj tecrübesi çok önemlidir.

Başlatılan pilot proje kapsamında 2017 yılında 12 ülkeden 160 öğrencimiz ülkemizdeki çeşitli kurum ve kuruluşlarda staj yapmıştır. Bu pilot çalışmanın gelecek yıllarda her yıl binlerce gencimize hitap eden bir proje olacağını inşallah hep birlikte göreceğiz.

Bunların dışında yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik kamu hizmetlerinin kolaylaştırılması ve artırılması yönünde atılması gereken adımlar bulunmaktadır. Bu noktada Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın söz konusu konuları kamu nezdinde takip etmesi milyonlarca insanımızın ihtiyacına cevap vermektedir.

Mavi kartla ilgili meseleler, dövizle askerlik hususu, yurt dışında alınan boşanma kararlarının ülkemizde tanınması, yurt dışından alınan meslek diplomalarının tanınması gibi onlarca konu yurt dışındaki insanlarımızı doğrudan ilgilendiren ve çözüm aşamasında olan meselelerdir.

YTB’nin yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik 2011-2016 yılları arasındaki proje destek harcamalarına baktığımızda toplamda 466 projenin 37 milyon TL (37.283.082,56) üzerinde bir bütçeyle desteklendiğini görüyoruz. Bu destek AK Parti iktidarıyla şekillenen güçlü Türkiye’nin yurt dışında yaşayan milyonlarca insanına yönelik değişen bakış açısını ortaya koymaktadır.
……

Ülkemizde eğitim gören uluslararası öğrencilerle ilgili ise Türkiye bugün çok farklı bir noktadadır.

Bugün dünyanın 160 ülkesinde yaklaşık 150 bin Türkiye mezunu bulunmaktadır. Türkiye Bursları ismiyle bir uluslararası markanın bu alanda yer edindiğine hep birlikte şahit oluyoruz.
2017 yılında Türkiye Burslarına 163 ülkeden yaklaşık 107 bin başvurunun yapılmış olması, bu markaya olan ilgiyi göstermektedir.

Bu ilgiye karşı yıllık sadece 5 bin uluslararası öğrencinin burslandırılabilmesi, altyapının güçlendirilmesi gerektiğini gözler önüne sermektedir.

Saygıdeğer Vekiller,

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız gelecekte bütçe ve personel itibarıyla güçlendirilmesi gereken kurumlarımızın başında gelmektedir.

Zira içinde bulunduğumuz dünyada ‘insan sermayesi’ daha da kritik bir noktaya gelmiştir. Dolayısıyla insana yatırım yapan bir kurum olarak YTB, uluslararası siyasette ülkemizin önünü açmaya yönelik adımlar atmaktadır.

Bu düşüncelerle Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerini tekrar saygıyla selamlıyor, Genel Kurula başarılar diliyorum.

Almanya’da hükümet kurma çabalarını ve Türkiye-Almanya ilişkilerini Kanal 24’te “Soru-Yorum” programında değerlendirdik. [Kanal 24]

Kanal 24’te yayınlanan “Soru-yorum” programına katılan AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Almanya’da seçim sonrası hükümet kurma çabalarına ve Türkiye-Almanya ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu. Yeneroğlu, “Almanya’da son seçimlerde sol bölününce ilk defa meclise altı parti girdi. Ayrıca 2. Dünya Savaşı’ndan sonra da ilk kez ırkçı bir parti mecliste yer almış oldu. Böyle olunca denklem değişti. Aynı zamanda çoğunluk oluşturma imkanları da değiştiği için altı partili bir mecliste koalisyon kurmak biraz zorlaştı. Merkel, retoriği çok güçlü olmayan, uyum üzerine olan, tartışmalı konularda polemiklerden uzak duran, teknik bir Başbakan görüntüsü veren bir lider. Aslında kazanılan başarılar son büyük koalisyonun küçük ortağı olan Sosyal Demokratlara da mal edilmesi gerekirken, Hristiyan Demokratlara veya Merkel’in şahsına mal edildi. Bunun da hep ezileni Sosyal Demokratlar oldu. Bu sebeple Sosyal Demokratlar seçim gecesi ilk yaptıkları açıklamada büyük koalisyon kurmayacaklarını, muhalefette yer alacaklarını ifade ettiler. Bundan hareketle Jamaika Koalisyonu olacağına dair ümitler oluştu. Koalisyon öncesi görüşmeler başladı. Bir aya yakın bu görüşmeler sürdü. Artık bu koalisyonun kurulamayacağına dair kanaat var ki; Liberal Demokratlar geçen hafta koalisyon görüşmelerine giremeyeceğiz dediler. Şu an Almanya’da belki de son 40-50 yılda hiç akla gelmeyen bir kriz algısı oluştu.” dedi.

Almanya’ya göçün ilk yıllarını ve yurt dışındaki Türklere bakış açısının değişmesi gerekliliğini Türkiye’nin Sesi Radyosu “Meclis Gündemi” programında ele aldık.

Türkiye’nin Sesi Radyosu “Meclis Gündemi” porgramına konuk olan AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu Almanya’ya göçün ilk yıllarını anlattı. TBMM bünyesinde “Göç ve Diaspora Komisyonu” kurulması için hazırladığı kanun teklifine dair değerlendirmelerde de bulunan Yeneroğlu, “Diaspora anavatanı dışında yaşayan dil, kültür, din gibi ortak özellikleri bulunan ve anavatana yönelik ortak tasavvuru olan bir topluluğu ifade eder. Gurbetçi düşüncesinin artık aşılması lazım. Türkiye’nin yurt dışında altı milyonluk bir diasporası var. Altı milyonun yarısı da Almanya’da yaşıyor. Bu insanların Türkiye’den beklentileri ve ülkemizinde anayasal zorunlulukları var. Bu konuda Türkiye’de son yıllarda olağanüstü çalışmalar yapıldı. Diapora politikalarının temel ayağı olan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın kurulması, yurt dışı eğitim politikaları çerçevesinde Maarif Vakfı’nın ve kültür politikaları kapsamında da Yunus Emre Enstitüsü’nün kurulması gibi. Ancak Mecliste bu konularla ilgili çalışmaları denetleyen bir mekanizma yok. Ayrıca göç politikalarının takip edilmesine ve bu konular hakkında kamuoyunun aynı zamanda diasporanın bilgilendirilmesine ve bilinçlendirilmesine ihtiyaç var. Türkiye’de diasporanın çok ciddi bir kazanım olabileceğinin farkına varılması ve bununla ilgili alt yapı oluşturulması gerekiyor. Eksikliklerin giderilmesi ve bakış açısının değiştirilmesi şart. Meclis komisyonunun buna hizmet edeceği kanaatindeyim. Hem yurt dışındaki vatandaşlarımıza hem de ülkemizdeki yabancıların toplumumuzla ahenk içinde yaşayabilmesi için eksiklikleri giderme konusunda yürütmeye politikalar önerebileceğini düşünüyorum.“ dedi.

“Terör örgütü propagandasının komisyonumuz bünyesine taşınmasına fırsat vermeyeceğiz”

Terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Hülya Eroğlu’nun cenaze törenine katılan HDP’li milletvekillerine tepki gösteren AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olan Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticilerinden birisinin cenazesine katılmasının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini ifade etmek istiyorum. Sibel Yiğitalp komisyonumuzun üyeliğine yakışmayan bir harekette bulunmuştur. Dolayısıyla TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak, Sibel Yiğitalp’in terör örgütü propagandasını komisyonumuz bünyesine taşımasına fırsat vermeyeceğiz. Kendisinden komisyon üyeliğinden istifa etmesini ve komisyon çalışmalarına gölge düşürmemesini beklemekteyiz.” dedi.

Irkçı Terör Örgütü NSU’nun ortaya çıkışının 6. yıl dönümüne dair basın toplantısı [03.11.2017]

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, ırkçı terör örgütü NSU’nun (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) ortaya çıkışının 6. yıl dönümü sebebiyle yaptığı basın toplantısında “4 Kasım tarihi işlediği birçok suçun yanında 8’i Türk 10 kişiyi katleden ırkçı terör örgütü NSU’nun (Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü) 2011 yılında ortaya çıkışının yıl dönümü.

2000-2007 yılları arasında Nürnberg’de Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru ve İsmail Yaşar; Hamburg’ta Süleyman Taşköprü; Münih’te Habil Kılıç; Rostock’ta Mehmet Turgut; Dortmund’ta Mehmet Kubaşık ve Kassel’de Halil Yozgat adlı en genci 21, en yaşlısı 50 yaşında olan 8 vatandaşımız ırkçı terör örgütü NSU’nun kurbanı olmuştur.

Bugün maalesef ki; NSU terör örgütünün deşifre olmasının üstünden 6 yıl geçmiş ancak NSU cinayetlerinin ardındaki sır perdesi henüz aydınlatılamamıştır. Merkel’in verdiği, ‘NSU olayı tüm boyutlarıyla aydınlanacak’ sözü yerine getirilmezse, bu konuyla ilgili araştırma komisyonu kurulmasını Meclise önereceğim. Bir heyetle bizzat süreci yerinde inceleyerek olayın üzerine gideceğimizi belirtmek istiyorum.” dedi.

“Terör örgütü ve destekçilerinin “barışı” ve “annelik” gibi kutsal bir müesseseyi dolaylı olarak propaganda malzemesi yapmasına fırsat vermeyiz.”

Terör örgütü ve destekçilerinin “barışı” ve “annelik” gibi kutsal bir müesseseyi dolaylı olarak propaganda malzemesi yapmasına fırsat vermeyiz. Kimse bizden bu duruma hoşgörü göstermemizi beklemesin.

“Bu ülkede bir terör sorunu var ve terör örgütü tarafından her gün insanlar katlediliyor. Terör örgütünün katliamlarına terör denilmeyip sadece acıdan bahsediliyor. Terör örgütünün elebaşının meselelerini terörle bağlantılı olarak konuşmayacaksak ki; ben burada kimseyi kastetmeden birileri maalesef bunu üzerine aldılar. Bunu da kendileri ve milletimiz takdir etsinler. Ama ben böyle bir ifade kullanmadan da sadece olayın aslını yani barış anneleri adı altında bizimle görüşmek isteyen insanların tek önceliklerinin terör örgütünün ele başı olduğu meselesini dile getirdim. Böyle bir konuyla ilgili bu insanlarla görüşmemin milletim adına yakışıksız olduğunu, bu nedenle ahlaki olmadığını ve hatta açıkça söylüyorum HDP’li milletvekillerinin benden bu meseleyle ilgili randevu talep etmelerini bile yakışıksız buldum. Kendilerini arayarak aynen bunu söyledim. Bu ülkede konuşulması gereken çok şey var ama kesinlikle konuşulması gereken meselelerin muhatabı terör örgütü ve lideri olamaz. Hele ki; insan haklarından bahsedecek olursak da insan haklarının hareket noktası terör ve terör örgütüyle mücadeledir. Bunun gereği de yerine getirilmektedir. Bundan sonra da en güçlü şekilde yerine getirilecektir.”

Türkiye – Almanya İşgücü Anlaşması’nın 56. Yılına Dair TBMM Genel Kurulu Konuşması [01.11.2017]

Sayın Başkan,
Çok Değerli Milletvekilleri,
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
30 Ekim Almanya ile yaptığımız İşgücü Anlaşmasının 56. yıl dönümü.

Sözlerime milyonlarca insanımızı doğrudan ilgilendiren bu anlaşmanın bir birey üzerindeki etkisine ilişkin kısa bir anekdotla başlamak istiyorum:

“26 yaşımda geldim Almanya’ya. Biri 5 diğeri 2 yaşında olan iki kız çocuğumu geride bıraktım. Kocam Rasim önceleri razı olmadı ama birkaç ay sonra sen de gelirsin deyince çaresiz ikna oldu. Augsburg’da bir tekstil fabrikasında işbaşı yaptım. Rasim’in gelmesi de çok uzun sürmedi. 8 ay sonra aynı fabrikada çalışmaya ve aralarında büyük demir kapılar bulunan karşılıklı yurtlarda yaşamaya başladık. Ona hazırladığım ilk kahvaltıyı o demir kapının önünde ikram edebildim. Çocuklarımızın hasretini bağrımıza basıp işe koyulduk. Ayrıca durmaksızın çalışmaya başladık. Bir yılımız dolmamıştı ki çocuklar için izin çıkarabildik. Küçük bir ev bulup yerleştik. İçim içime sığmıyordu. Çocuklarıma kavuşacağım o anı sabırsızlıkla bekliyordum. Bir hostes nezaretinde çocuklar İstanbul’dan yola çıktılar. 1969 yılının Mayıs ayının son günleriydi. Büyük kızım beni gördü, ta uzaktan tanıdı, koştu, kucaklaştık. Ağlaştık. Ama küçük kızım beni tanımadı. Kucağıma gelmedi, kendisine dokundurmadı. Haftalarca babasının elinden yemek yedi, onun koynunda uyudu, bana hiç yanaşmadı. Onun annesi bir gün trene binip çok uzaklara gitmişti.”

Yıllar önce arkasında eşini ve küçük kızlarını bırakıp Almanya’ya giden İlmiye Öztürk Almanya’ya gidiş hikâyesini bu şekilde anlatıyor.

1961’de Almanya’ya başlayan yolculuk ve böylelikle orada oluşan yeni hayat güzel anılar kadar meşakkatlerle de dolu olmuştur.

O yıllar hasret, acı, gözyaşı ve emek doludur.

Ahmetler, Mehmetler, Fatmalar ve Zeynepler ana-babasını, eşini, çocuğunu, işini ve akrabalarını bırakıp gurbet ellerde alın teri dökmeye gitmişlerdir.

Bir traktör, tarla parasına birçok acılar çekilmiş, sayısız zorlu durumlara katlanılmış, sabredilmiştir.

Bugün en az 70 yaşın üzerinde olan bu ilk nesil, göç tarihimizde geçmişte yaşanmamış bir ilke imza atmıştır.

Ve onların büyük fedakârlıklarıyla bugünlere gelinmiştir. Camiler, kültür merkezleri, cemevleri, sosyal kurumlar ve işletmeler onların üstün gayretleriyle oluşmuştur.
Bugün eğitimde, siyasette, ticarette, sosyal yaşamda ve sanatta daha çok varlık gösterebiliyorsak, bu; onların günlerce yaptığı yolculukların, Almanya’da yaşadıkları zorlukların ve verdikleri uğraşların sonucunda olmuştur.
Bugünde hepsini saygı ve muhabbetle anıyor, ahirete intikal edenlere Rabbimden mağfiretler diliyorum.

Bugün artık orası bir gurbet değildir.

50 yılı aşkın bir süredir Berlin’de yaşayan Mehmet amcamızın oğulları, kızları ve torunları gurbetçi değildir, hatta artık göçmen statüsünde bile değildir.

Almanya’nın, Berlin’in, Köln’ün yerlisi, aynı zamanda Türkiye’nin de asli unsurudur. Bu durum iki ülke ilişkilerini de özel kılmaktadır.
Oradaki hayatın her alanına katılım sağlayan, çalışan, üreten, eğitim alan, STK’lar kuran, siyasete katılan insanımız toplumun temel bir parçasıdır.

Kıymetli Milletvekilleri,

30 Ekim 1961’de Almanya ile imzalanan işgücü anlaşması ikili ilişkilerimize yepyeni bir boyut kazandırmıştır. Bugün Almanya’da toplam nüfusun yüzde 4’ünü oluşturan 3 milyon insanımız bulunmaktadır. Hatta Almanya geçmişi olup da Türkiye’ye dönen vatandaşlarımızla birlikte en az 5 milyonluk bir kitleden bahsediyoruz.
Almanya’da yaklaşık 600 bin öğrencimiz öğrenim görmekte, bunun yanı sıra farklı sektörlerde yaklaşık 100 bin civarında Türk girişimci ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. 500 bin kişinin çalıştığı bu işletmeler 50 milyar Avro’luk ciroyla ülkelerimiz arasındaki ekonomik işbirliğinde de önemli rol oynamaktadır.

Ancak ne yazık ki; Almanya’da son dönemde vatandaşlarımızın günlük yaşamlarını ve ikili ilişkilerimizi olumsuz yönde etkileyen gelişmeler söz konusudur. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra daha da artan ve Türkiye karşıtlığı üzerinden kimlik bulan bir söylem Almanya siyasetini ciddi manada etkilemektedir.

90’lı yıllarda dazlakların saldırıları ile gündeme gelen yabancı düşmanlığı, günümüzde siyasi kültürü zehirleyecek biçimde toplumsal merkeze yerleşmiş, aşırı sağ ve ırkçı söylemler başarılı siyasi akımlara dönüşmüştür.

Bu gelişmeler sadece oradaki vatandaşlarımız için değil, aynı zamanda Almanya’daki tüm azınlıklar ve hatta liberal toplum düzenleri için de endişe verici bir tehdittir.

Almanya’da var olan kurumsal ırkçılık; 8 vatandaşımızın da katledildiği NSU terör örgütü hadiselerinin ancak yıllar sonra kendilerini ifşa etmeleriyle ortaya çıkmasında ve yıllarca emniyet ile istihbarat teşkilatlarının adeta seyrettiği ve hatta hedef saptırdığı gerçeklerle bugün inkar edilemez ama yine de üzerine gidilmeyen bir hakikattir.

Saygı değer Milletvekilleri,

Almanya’ya göç eden vatandaşlarımız hem kendi kültürlerinden götürdükleriyle hem de gittikleri yerde karşılaştıklarıyla aynı zamanda yeni bir dinamizm meydana getirmişlerdir. Sayısız başarı hikâyeleriyle ve güzel örnekleriyle de birlikte yaşama ve kültürel hayata katkıda bulunmaktadırlar.

Yaşanan konjonktürel olumsuzluklara rağmen bu zenginliğin korunması ve güçlendirilmesi Almanya’nın gelecekte vereceği en büyük sınav olacaktır.

Kıymetli Milletvekilleri,

Almanya’da hayatını sürdüren insanlarımız tüm renkleriyle ülkemizin ayrılmaz bir parçasıdır.

Türkiye onların ortak sevdası, Türkçe ortak değerleridir. Bunun için Türkçe’yi Almanya’da yaşatmak, Türkiye sevdasını canlı tutmak demektir.

Değerli Milletvekilleri,

Yüce Meclisimizde ve tüm siyasi partilerimizde onların meselelerinin gündemin ön sıralarında yer alması büyük önem arz etmektedir. Yurt dışı vatandaşlar, diaspora, yurt dışı eğitim-kültür, medya ve din hizmetleri gibi konular daha fazla önemsenen konularımız olmalıdır.

Bu düşüncelerle 56 yıldır Almanya ile ülkemiz arasında köprü kuran ve zorlu göç tarihinde karşılaştıkları güçlüklere göğüs geren vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Onlara kucak açan, ırkçı akımlara karşı sokağa çıkan Almanlara da teşekkür ediyorum.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın konularına ilişkin ortak hassasiyetimizin gelecekte artarak devam etmesi temennisiyle, Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerini tekrar saygıyla selamlıyor, Genel Kurula başarılar diliyorum.

TBMM’de “Göç ve Diaspora Komisyonu” kurulması için hazırladığımız kanun teklifini Ülke TV’de değerlendirdik. [Ülke TV]

Ülke TV “Odak Noktası” programına konuk olan AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, TBMM bünyesinde “Göç ve Diaspora Komisyonu” kurulması için hazırladığı kanun teklifine dair değerlendirmelerde bulundu. Yeneroğlu, “Türkiye’de 5,5 milyon göçmen yaşıyor. Bunların 3,5 milyonu Suriyeli mülteciler. Son yıllarda düzensiz göç çerçevesinde 800 binden, düzenli göç bağlamında da 700 binden fazla insan Türkiye’de. Bunun yanı sıra yurt dışına göç etmiş çoğunluğu Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan 6 milyon civarında insanımız var. Yani Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan nüfusumuz bazı Batı Avrupa ülkelerinden çok daha fazla nüfusa sahip. Bahsettiğimiz bu kitlelerin ortak özellikleri var. Aynı zamanda ortak ihtiyaçları ve sorunları var. Meseleye ülkemizin geleceği açısından baktığımızda, Türkiye’nin geleceğini ve güvenliğini çok yakından ilgilendiriyor. Türkiye’deki özellikle istihdam ve sosyal politikaları yakından ilgilendiren 11 milyondan fazla bir kitleden bahsediyoruz. Bu kitlenin meselelerinin birçok Batı Avrupa ülkesinde olduğu gibi hem yasamada hem yürütmede daha konsantre bir biçimde yönetilmesine ihtiyaç var. Türkiye’de İçişleri Bakanlığı bünyesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Başbakanlık bünyesinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı var. Bunların yanı sıra Çalışma Bakanlığı bünyesinde yurt dışı işçilerine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda ise hem göçmenlere hem yurt dışında yaşayan diasporaya yönelik birçok mekanizma mevcut. Bu mekanizmaların Meclis bünyesinde diğer birimlerde olduğu gibi mutlaka bir yasama organının uzman birimi tarafından yani bir ihtisas komisyonu tarafından denetlenmesi ve göç politikalarının Türkiye gündeminde daha popüler hale getirilmesine, bilgi ve bilinç düzeyinin artırılmasına ciddi manada ihtiyacımız var.” dedi.

TBMM bünyesinde “Göç ve Diaspora Komisyonu” kurulması için hazırladığımız kanun teklifini TRT Haber’de değerlendirdik. [TRT Haber]

TRT Haber özel yayınına konuk olan AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, TBMM bünyesinde “Göç ve Diaspora Komisyonu” kurulması için hazırladığı kanun teklifine dair değerlendirmelerde bulundu. Yeneroğlu, “Türkiye’de bugün özellikle göç ve diaspora konusuyla ilgili Çalışma Bakanlığı’ndan başlayıp Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Maarif Vakfı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve birçok kurumumuz var ancak Meclis’te bu kurumları denetleyen, aynı zamanda takip eden ve ülkenin geleceği için en önemli gündem maddelerinden biri olan göç politikalarıyla ilgili bir mekanizma yok. Verilere baktığımız zaman bizim bugün 6 milyon insanımız yurt dışında yaşıyor ve o ülkelerin asli unsuru olarak yaşamlarını sürdürmekteler. Aynı zamanda Türkiye’de bugün itibariyle 5 milyon civarında bir yabancı unsuru var. Bunların 3,5 milyonu sığınmacı ve mülteci, büyük çoğunluğu Suriyeli. Afganistan’dan, Irak’tan farklı ülkelerden gelen ve yine ülkemizde yaşayan 600 binden fazla düzenli göçmen de var. Son yıllara baktığımızda düzensiz göçmen olarak tespit edilen 800 bin civarında insan var. Dolayısıyla bu konu 11 milyonluk bir kitleyi yakından ilgilendiren bir konu. Dünyada farklı ülkelere baktığımızda mesela Batı Avrupa ülkeleri bu noktada maalesef bizden çok daha ilerdeler. Hem yasamada hem yürütmede göç yasalarına yönelik mekanizmalar kurmuşlar. Türkiye’de de sadece bahsettiğim konularla ilgili değil bu kurumların ve mevzuatın takibi, daha sağlıklı siyasetlerin geliştirilmesi, dünyada beyin göçü konusunda rekabete ülkemizin de hazırlanması, stratejik vizyonun çıkarılması gereklidir. Aynı zamanda yurt dışına göç etmiş ve yurt dışında kalıcı olan ama anavatanla güçlü bağlarını muhafaza etmek isteyen büyük bir kitlemiz var. Bunların varlığı ve geleceği bizim bu konularla ilgili Türkiye olarak onların sosyolojik gerçekliğini de idrak eden politikalar üretmemizden geçiyor.” dedi.

“Ülkemizin göç ülkesi olgusunu kamuoyunda daha bilinçli bir biçimde ele alacak bir yasama organı mekanizması eksik” [NTV]

AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, TBMM bünyesinde “Göç ve Diaspora Komisyonu” kurulması için hazırladığı kanun teklifine dair değerlendirmelerde bulundu. Yeneroğlu, “Kanun teklifimizin içeriği özellikle Türkiye’de göç ve diaspora konusunun yasama organı bünyesinde ele alınacak bir daimi ihtisas komisyonu oluşumuyla ilgili. Ülkemizin bir göç ülkesi olduğunu kabul edip, bu şekilde baktığımız zaman ülkemiz dünyadaki göç hareketlerinin merkezinde olmaya devam edecek. Ortadoğu’daki durum ortada, bundan hareketle meseleye baktığımızda meclis bünyesinde yürütmenin ilgili birimlerini denetleyecek, koordine edecek, ülkemizin göç ülkesi olgusunu kamuoyunda daha bilinçli bir biçimde ele alacak bir yasama organı mekanizması eksik.” dedi.